Toplum nereye gidiyor? Türkiye’de sosyokültürel ve de psikolojik bozulmalar, hiç bu kadar pik yapmamıştı. İnsanlar birbirini sebepsizce keyfice katlediyor, istismarlar ve akabinde vahşice katletmeler devam ediyor.
Ülkenin çivisi çıktı, çünkü bu ülkede para için bebek öldürdüler. Hem devletin parasını, hem bebeklerin hayatlarını çaldılar.
Bir yanda çocuğuna okul kıyafeti alamadığı için intihar eden onurlu babalar…
Diğer yanda, para uğruna her türlü kötülüğü göze alanlar…
Çocuklar güvende değil.. acımasızca öldürülüyor...
Kadınlar korku içinde.. her gün katlediliyor…
Hayvanlar zulme mahkûm.. canice öldürülüyor…
Okul önlerinde uyuşturucu satanlar…
Sokaklarda terör estiren mafya çeteleri…
Ortaçağın karanlığına özlem duyan, masumların inançlarını istismar eden din tüccarları…
Uyuşturucu baronlarıyla el ele yürüyen siyasiler…
Halk açlıktan kıvranırken, yolsuzluk yaparak servetlerini katlayan hırsızlar…
Ekonominin geldiği durum.. yakında aldığımız havaya bile vergi gelecek…
Yetimhanelerde fuhuşa zorlanan masum kız çocukları…
Ve üç kuruş için yeni doğan bebekleri ölüme terk eden doktorlar…
Canımızı emanet ettiğimiz doktorlar tarafından para için öldürülen 12 yeni doğan bebek…
Evine kucağı boş dönen anneler…
Evleri başına yıkılan aileler…
Canımız bu defa çok yandı…
Bebekleri ölmüş annelerin ve babaların yüzüne nasıl bakacaklar, toplum olarak nasıl bakacağız?
Hangi birine isyan etsek eksik kalıyor…
Kötülük dört bir yanımızı sarmış!
Toplumun en derin damarlarına işlemiş bu çürüme…
Toplum içindeki artık her yaş ve meslek grubu tehlike altındadır. Hukuk üstünlüğü diye birşey kalmadı. Eğer hukuk normale dönmezse, temiz siyasetçiler sahneye çıkmazsa, adaleti korkusuzca dağıtacak insanlar görevini yapmazsa, bu ülkeyi bu bataktan hiç kimse çekip çıkaramaz.
Kim sapık, kim psikopat, kim hırsız, kim düşman belli değil. İstanbul’un göbeğinde, vahşi bir adam, iki gencecik, kızı katlediyor ve kendisi de surlardan atlayıp, intihar ediyor. Narin cinayeti, Sıla bebek, Rojin ve daha niceleri hafızalarımızdan hiç silinmeyecek. Karanlığa koşuyoruz. Türkiye de bu vahşetleri neden her gün duymak zorunda kalıyoruz.
Bu nasıl bir toplum bozukluğudur, anlamış değilim, toplumun değer yargılarından tutunda, ekonomik psikolojik olarak, adeta dipleri yaşamaktayız. Ölende öldürende, ekonomik ve psikolojik bir travmanın sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Giden hayatlar, kaybolan insanlık, bizi bir kere daha zayıflatıyor ve insani değerlerden uzaklaştırıyor.
SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN GELDİĞİ DURUM!
Aslında Yenidoğan çetesi, sağlıkta özelleştirmenin bizi getirdiği noktayı da gözler önüne serdi. Sağlıkta işin içine para girince, insanların nasıl canavarlaştığını gördük. O yüzden de; acil kamulaştırma, sıkı denetim ve ücretsiz sağlık geri gelmeli.
Bu haysiyetsiz canavarlar; milyarlarca parayı SGK’dan kamuoyunda adı geçen hastanelere aktarırken, bu ülkenin geleceği olacak bebeklerimiz öldürülürken, şu anki Sağlık Bakanı dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürüydü. Buradan şu soruları sormak isterim; bu hastanelere kim izin verdi? kim ve nasıl denetliyor? SGK da böyle bir açık varsa yaşlı bakımı, yoğun bakım gibi yerlerde de benzer olaylar olabilir mi? böyle bir vicdansızlığı yapanlar kime güveniyor?
Sağlık Bakanı hiç utanmadan daha geçtiğimiz günlerde “sağlık emin ellerde” açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın takdiri kamuoyuna bırakıyorum. Ülkede tüm bu olaylar yaşanırken, ortada yine sorumlu yok. Çünkü iktidar olmak, sorumluluk almamak demek bu ülke ’de.