Hepimizin bazı hayvanlara karşı korkusu, hassasiyeti vardır. Genel olarak korkumuz ve tiksindiğimiz hayvanların başında ise kimimiz için fareler, kimimiz böcekler, kimimiz  içinse yılanlar en baş sırayı alır. Hatta ‘yılandan korkmam yalandan korktuğun kadar’ diye bir söz bile bilinir, söylenir halk arasında. Genel kanıya dayanılarak şunu net bir şekilde söyleyebiliriz ki; hemen hemen herkes için sürüngenler her zaman insanlar için tiksindirici ve beraberinde korkutucudur.

Şehir hayatı içerisinde çok fazla rastlanan bir durum değildir yılan sokması ama özellikle tüm dünyayı çok hızlı bir şekilde saran korona belasıyla bir çoğumuz şehirlerdeki apartman hayatlarından kaçmaya yerlerine yeniden 70’li 80’li yıllarda olduğu gibi müstakil, bahçeli evlerde oturmaya yöneldik. Doğayla daha fazla iç içe olan bu yaşam tarzının da maalesef bazı zorlukları, katlanılması gereken ve tedbir alınması gereken yönleri var. En başta böcek ve sürüngen hayvanlara karşı önlemler almak geliyor. Bazen de ne kadar önlem alsak da tıpkı kız kulesinin anlatılan hikayesinde olduğu gibi bir zehirli yılan meyve sepetinin içinden karşınıza çıkıverir. Peki zehirli bir yılan bizi sokarsa be yapmamız gerekir?

Zehirli bir yılan tarafından ısırılan kişi, öncelikle sakinleştirilmelidir. Hastanın minimum düzeyde hareket etmesi, yani neredeyse hiç hareket ettirilmemesi, kendisine de bu bilginin verilip hareket etmemesi sağlanmalıdır. Hareketsizlik zehrin damarlarda ya da lenf yollarında daha yavaş hareket etmesine neden olacaktır.

Bununla birlikte sabit ve sakin durumda tıbbi yardımın beklenmesi, hastanın nefes alışverişinin düzenli olması ve şoka girmemesi açısından da katkı sağlamak amacıyla sürekli sorular sorularak konuşturulmalıdır.

Tıbbi yardım gelene kadar yine kanayan bir yaraya uygulanan tampon gibi yara üzerinden turnike uygulanmadan ısırılan bölgeye baskı uygulanması, dolaşımı engellemeden zehrin daha yavaş hareket etmesini sağlayacaktır. Yılan sokmalarında yaranın olduğu yer, müdahalenin türü bakımından da büyük önem taşır.

El ve ayak yaralanmaları daha kolay ilk yardım yapılabilen vücut bölgeleri olup, kafa ve gövde ısırıkları ölüm oranının yüksekliği bakımından daha riskli bölgeler arasında yer almaktadır.

Yılanın ısırdığı yer vücudun neresinde olursa olsun kesinlikle zehrin emerek boşaltılmaması gerekir. İlk yarım saat içinde emme harici mekanik bir yolla boşaltılan zehir, vücuda verilen hasarın azaltılmasına da yardımcı olacaktır.

Yaralı bölgeye kesik atmak ve yaranın içinden zehri emerek tükürmek ilk yardım müdahalesi olarak doğru bilinen yanlışlar arasındadır. Bu şekilde bir müdahale, zehri emen kişinin ağız yoluyla zehirlenmesine neden olabileceği gibi, oldukça tehlikeli bir uygulamadır.

Isırılan yer temiz ve ıslak bir bezle öncelikle silinmeli ve ısırılan yer kalp hizasına gelecek şekilde hareket ettirilmeden sabit tutulmalı, ısırığın olduğu yerde yüzük, küpe, bileklik, kolye gibi takılar varsa hemen çıkarılmalıdır.

Yaralı bölgede oluşabilecek ödem ve şişme, bu takıların daha sonra çıkarılmasını zorlaştırabilir. Tüm bu yılan sokması ilk yardım müdahaleleri yapılır yapılmaz, en yakın sağlık kuruluşuna en hızlı biçimde hastanın nakli en doğru ve akılcı harekettir. 

Umarım asla karşılaştığımız bir durum olmaz ama ne olursa olsun unutmamalıyız ki; her şey insanlar İçin ve yaşadıkça her şeyle karşılaşmamız mümkün. Dolayısıyla tedbiri elden bırakmamakla beraber bilgilenmeye, nerde ne zaman nasıl müdahalede bulunmak gerekiri öğrenmeye devam etmeliyiz. 

Ben de ‘İlkeli Köşemde’ yaşama dair, yaşamı nitelik ve nicelik bakımından daha kaliteli hale getirebilecek bilgileri sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyduğumu belirterek noktalamak istedim bugünkü yazımı. 

İlkeli Köşe; İnsan yaşadığı sürece yüreğindeki fırtına dinmemeli…