Çobanlık yaparken tesadüf eseri Acıpayamlı öğretmenlerin keşfedip desteklediği , Einstein'ın teorisinde eksikler bulan, bugün kullanılan sesli komut programlarının temelini atan Türk fizikçi ve bilim insanı Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz’ın hikayesi...

Hüseyin Yılmaz, 1924 yılında Acıpayam'a bağlı Yumrutaş köyünde doğdu. O dönemin çocukları gibi yoksulluğa doğdu. Henüz 4 yaşında annesini, 11 yaşında babasını kaybetti. 

Köyden çıktı 4. Ve 5.sınıfı okumak için Acıpayam'a gitti. Okula başlamak için babasının tanıdığı bir fırıncıya 'velisi olmasını' teklif etti... Babası bu haberi duyunca Hüseyin'i köye geri getirdi. “Zaten zayıf çocuk, hasta olacak” der babası. Okula gitmeyi çok istemesine rağmen okula gidemez. 

Hüseyin eğitim almaz; ama, bilime olan ilgisi giderek büyür. O dönem köye gelen kamyonlar onu çok etkiler. Uçakların pervaneleri ve motorları en büyük ilgi alanları arasına girmiştir. Küçük yaşlarda kendi kendine makineler hayal eder, tasarımlar yapar… Yaşadığı her zorluk onu okumaya daha çok teşvik eder.

Babası vefat edince  ablası ve eniştesiyle yaşamaya başlar. Okula gitmek ister; ama, bir türlü izin alamaz. Bazı günler evden kaçıp Acıpayam’a gider, her seferinde kulağından çekilip köye geri getirilir.

Hüseyin soyadı gibi bir gün bile yılmaz.  Sonunda bir gün artık tamam der ve amcasının yanına Acıpayam’a kaçar. Çobanlık yapmaya başlar. Artık 12 yaşındadır.

Hüseyin’in hayatını değiştiren tesadüf;

1936 yazında Acıpayam'da görevli öğretmenler pikniğe giderler. Tesadüf bu ya Hüseyin de orada keçilerini otlatıyordur. Öğretmenler, bu sırada keçilerini otlatan küçük çobanı görürler ve yanlarına davet edip çay ikram ederler. Çobanın ismi “Hüseyin” , yaşı  “12” dir.

O sohbet sırasında öğretmenler yanlarında bulunan gazeteyi Hüseyin’e uzatıp okumasını isterler. Hüseyin utanarak bu gazeteyi okumayı reddeder. Çünkü okuma yazması yoktur.

Küçük Hüseyin’le sohbet eden öğretmenler, onda farklı bir ışık görürler ve çok etkilenirler. Durumuna üzülürler ve hemen  Hüseyin' i, Denizli’de bulunan Acıpayam Gölcük Yatılı Bölge Ortaokulu'nda öğrenim görmesi için destek olurlar.

Artık Hüseyin’in şansı dönmüştür. 

Okula gideceği için de çok heyecanlıdır. Halası yeğeninin beline kuşak bağlar. Yanına yolluk koyar. Eline de bir oğlak tutuşturur ve Hüseyin’i Denizli’ye yolcu eder. Hüseyin, oğlağı köy pazarında satarak ona yardım eden öğretmeniyle birlikte kamyona binip Denizli'nin yolunu tutar.

Bindikleri kamyonun sahibi Denizli'nin varlıklı iş insanlarından Ali Rıza Kaşıkçı'ya aittir. Kaşıkçı ailesinin çocukları olmuyordur.  Hüseyin'e kanı ısınan Ali Rıza Kaşıkçı; “okumayı bırak, sana sahip çıkayım, fabrikada iş vereyim” der. Hüseyin, bu işi kabul etmez ve “okuyamazsam gelirim” der. Ali Rıza Bey bu cevaptan çok etkilenir. Hüseyin'in eğitim masraflarını üstlenir. Ve Hüseyin’in eğitim hayatı da böyle başlamış olur.

Matematiğe meraklıdır. İlerleyen süreçte katıldığı bir matematik yarışmasında Hüseyin’e kitap hediye edilir. Hüseyin boş durmaz. O kitabı bir gece içerisinde bitirir. Ertesi sabah hemen Fen Bilgisi öğretmeninin yanına gider ve okuduğu kitapta “bir eksiklik” olduğunu söyler. Öğretmen şaşkınlık içinde kalır. Zira bu eksiklik Einstein’ın; İzafiyet Teorisi hakkındadır.

Hüseyin’in Fen Bilgisi öğretmeni, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde kendisinin hocalığını da yapmış olan fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na bir mektup yazar. Kürkçüoğlu  bu durumdan çok etkilenir ve Hüseyin’in liseyi bitirdiği gibi İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Elektrik Mühendisliği Bölümü’ne gelmesini ister.

Hüseyin liseyi de bitirir ve İTÜ Elektrik Mühendisliği’ne geçiş yapar. Burada çalışmalar gerçekleştiren Hüseyin’in soruları karşısında öğretmenleri zaman zaman cevapsız kalırlar. Hüseyin hep araştırma ve öğrenme halindedir. Aklındaki soruları Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) görev yapan Prof. Morse' a mektupla iletir. Morse' un yanıtı ise şöyledir:

"Hüseyin’in ulaştığı sonuca 5 yıl önce başka bir araştırma grubu ulaşmıştı, ancak Hüseyin’in bunu tek başına gerçekleştirmesi gerçekten muazzam. Hüseyin’in tüm masraflarını karşılayacağız, MIT’ ye gelsin.”

MIT’ deki tez serüveni

1952 yılında İTÜ’den yüksek elektrik mühendisi olarak mezun olan Hüseyin’in ABD’ye gitmesi için  bir gazetede kampanya  düzenlenir ve toplanan parayla, ABD’ye giden bir gemiye bindirilir. MIT’ ye gidip Prof. Morse’ la buluşan Hüseyin’in İngilizcesi de pek de iyi değildir, Prof. Morse ile anlaşamazlar. İlk buluşmalarında Hüseyin, Prof. Morse' un söylediklerini anlamayınca dili döndüğünce "Write on the blackboard" (tahtaya yazın) der.

Morse' un o gün tahtaya yazdığı konu Hüseyin'in tez konusudur. MIT' de normal şartlarda 5 ila 9 yıl süren tez yazım sürecini Hüseyin sadece 3 ayda bitirir. Sonra Prof. Morse' un karşısına çıkar. Profesör, Hüseyin’den sabretmesini, çoktan hak ettiği doktor unvanını almak için 2 yıl daha beklemesi gerektiğini söyler. Hüseyin , 2 yılın ardından MIT' den doktor unvanını alır.

Fizik profesörü, Hüseyin’e tezinin tamamlandığını ancak MIT’de hemen doktora unvanının verilmediğini ve 2 yıl kadar süre içerisinde başka dersleri bitirerek tekrar yanına gelmesini ister.Hüseyin 2 yıl sonra, 1954 yılında, doktora unvanını alır.

“Siri” diye bildiğimiz sesle komutun atası

Birkaç yıl sonra Boston’a geri dönüp icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başlar. Burada bilgisayarlar ile konuşmanın onlara talimat vermeye yönelik projeler yürütür. Sesle kumanda edilen bilgisayarı ilk defa 1960’ların başında Hüseyin Yılmaz yapar.

Bilim dünyasını ikiye ayırdı

1958 yılında, çalışmalarını yakından takip ettiği Albert Einstein’ın kendisi kadar ünlü fonksiyon teorisinde eksikler tespit eder ve bunu bir mektupla kendisine bildirir. Ancak mektup ulaşmadan Einstein hayatını kaybeder.

Yılmaz, bu hatayı ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca akademik dünyada adeta kıyamet kopar. Bilim dünyası ikiye bölünür ve Einstein’in kuramına karşı ‘Yılmaz Kütle Çekim Kuramı’ da literatüre girer.

‘Yılmaz Kütle Çekim Kuramı’

Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz'ın araştırma konuları fazlasıyla genişti. Özellikle kütle çekim teorisi üzerine çalışan Yılmaz, sonradan renk algısı ve konuşma algılama konularına da ilgi duymaya başladı.

1960'larda Edwin Land'in Evrim Teorisi'yle ilgili görüşlerinden yola çıkarak renk algısına yönelik yeni bir evrimsel teori geliştirdi.

Ancak en çok ses getiren ve tanınan çalışması, 1958 yılında kütle çekim üzerine yayınladığı teorisidir. Bu teoride, Einstein'ın Genel Görelilik Teorisi'nin zayıf alanlarla ilgili açıklamasının genellenmesi üzerine yoğunlaştı.

Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz’ın en temel iddiası, geliştirdiği kütle çekim teorisinin kuantum mekaniği ile de uyumlu olduğu, süper sicim teorisine ise alternatif bir teori geliştirdiği yönündedir. Hal bu ki bunu bugüne kadar başarabilen kimse olmamıştır.

Ancak birçok akademisyen, Yılmaz'ın çalışmalarını övmüş ve uzun uzadıya analiz etmiştir. Prof. Dr. Yılmaz da ömrü boyunca teorisini eleştirenlere akademik makaleler ile yanıtlar vermeye çalışmıştır. 1994 yılında, GPS teknolojisindeki ufak sapmalardan yola çıkarak teorisini test etmeye çalışmıştır.

Prof. Dr. Yılmaz'ın çalışmaları, Einstein'ın ölümünün ardından yayınlanır, bilimsel literatüre “Yılmaz Kütle Çekim teorisi” olarak girer. Princeton'da yaptığı çalışmalarla profesörlüğe kadar yükselir.

Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, peşinden koşmayı bekleyen binlerce genç için bir umut ışığını miras bırakarak 27 Ocak 2013'te hayata veda etti.