Önce arkadaş olursun. Havadan, sudan, spordan, siyasetten, güncel konulardan bahseder sohbet edersin.
Arkadaşlık seviyesi ilerleyip yakın arkadaş olmaya başlandığında konuştuğunuz konular daha bir özelleşir. Zevklerinden, hobilerinden, ne bileyim o gün yaşadığın iyi veya kötü konudan bahsedersin.
Yakın arkadaşlık bitmiş sıkı iki dost olmuşsunuzdur artık. Dertlerini anlatır, dertlerini dinlersin. Hayallerini paylaşır, hayal kırıklıklarını umutlarını koyarsın ortadaki masaya. Şöyle yapsan iyi olur, böyle yapmasan daha mı iyi acaba diyerek öneride bulunur, dostundan aldığın öneriye dikkat eder değer verirsin. O kadar yakın dostundur ki yanlış ve hatalarını seni kırmadan dürüstçe söyler.
Bugün çok mutluyum der sevincini mutluluğunu paylaşırsın. Bunaldığında telefona sarılır canım çok sıkkın ağlamak istiyorum dersin. Ağlamak için omuzu çoktan hazırdır. Moralim bozuk içip dağıtmak sarhoş olmak istiyorum dersin ilk kadehi o sunar sana. Kendisi ağzına bir yudum içki koymadığı halde senin sarhoşluğunu taşkınlığını severek çeker. "Kasma kendini rahat ol, bağır çağır nara at deşarj ol" diye seni yüreklendirir. Bilirsin ki sendelersen tutacak, düşersen kaldıracaktır.
Bu dostluk hiç bozulmayacak sonsuza kadar sürecek diye inanır, gözün kapalı güvenirsin. Sana ne söylerse kesin doğrudur, asla ve asla sorgulamazsın. Zaten dost dediğin, yaşamda korkusuzca sığınabileceğimiz bir liman değil midir? Yeter ki dostluğun bize yakışan güzelliğini doya doya yaşayabilelim. Sevip güvendiğiniz ölümsüz dostluklara.
Sevgi saygı ve sağlıcakla...