Genel anlamda insanların hoşnut olduğu, eğlenceli komik ve kendilerini mutlu eden durumlar karşısında yüz ifadeleriyle birlikte sesli gösterilen bir refleks bütünü gülme olarak nitelendirilir. İstisnai olarak bazılarımız tarafında karşısında da gösterilmektedir. Ancak pozitif bakan, maddi ve manevi sorunu olmayan, çevresiyle uyumlu insanlarda gülme duygusunu daha gelişmiş olmasının nedeni, bu kategorideki insanların küçük şeylerde de kendilerini mutlu hissedebilmeleridir.  İçe kapanık , asosyal, karamsar insanlar ise tam tersi çoğunluğumuzun güldüğü durumlara tepkisiz kalıp gülmezler. Her iki kategorideki insanların ruh hallerinin dışa vurumunu fiziki anlamda görmek mümkündür.

İlk kategorideki insanların yüzlerinde güleç yüzlü olarak tanımladığımız bir yüz ifadesini rahatlıkla görebiliriz. Diğerlerinde ise bu ifadeye rastlamak olanaksız olduğu gibi genelde çatık kaşlı olurlar. Her iki kategorideki insan tiplemeleri günlük yaşantımız içinde önem arzetmektedir. Nitekim güler yüzlü pozitif olarak nitelendirdiklerimiz ile daha kolay iletişim kurup samimi olurken; asık suratlı çatık kaşlı soğuk diyebileceğimiz kişilerle daha mesafeli olabilmekteyiz Zira bu tür kişiler toplum tarafından  da kolay kabul görmemekterdir. Gülmek üzerine çok güzel deyimler özlü sözler söylenmiş olup bunlar arasından benim çok hoşuma giden derin anlamları olan bazılarını sizlerle paylaşmak isterim : Gülen bir yüz , en zor kapıları açan yegana anahtardır.    

-Ne kadar gülersen o kadar gerçeksin.         

-Bir yudum kahkaha, ruhun vitaminidir.

-En güzel hediye , tatlı bir gülüştür.

Ancak Mevlana Celaleddin-i Rüminin; “Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesinden anlarsın” sözü çok şey anlatır bizlere...

Gülmek ve gülme üzerine çok şarkılar yapılmış Nazım’dan Cemal Süreyya’ya çok şiirler yazılmıştır. Bu günkü yazımız konusunu ruhumuzun vitamini olması için bir fıkra ile bitirelim . Hırsızlıkta mahir bir erkek ile kadın evlenirler. Bir bebekleri olur ancak bebeğin bir eli kapalıdır. Uğraşlar sonucu el açılır, bir de ne görsünler; Ebenin yüzüğü!