Eylül ayına kadar siyasetle ilgili yazılar yazmamaya karar vermiştim. Fakat cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan olaylardan sonra yazımın konusunu değiştirmeye karar verdim.

Cuma günü TBMM’de kan döküldü. Görüntülerden hepimiz utanç duyduk. Adaletin, hakkın, TBMM’nin itibarının katledildiği kara bir gündü. Ülkenin en acıklı hali meclise yansıdı. Hâkimiyet kayıtsız şartsız kaba kuvvetindi. 

Bildiğiniz gibi TBMM, muhalefet partilerinin çağrısıyla AYM’nin Gezi davası tutuklusu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi konusunda verdiği ‘yok hükmünde’ kararını değerlendirmek için Cuma günü olağanüstü toplanmıştı. Ne yazık ki bu Meclis Genel Kurulu’nda kaba kuvvete ve kadına şiddete şahitlik ettik. Milletin meclisinde, TİP Milletvekili Ahmet Şık’a ve DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’e yumruklarıyla saldıran zihniyetin ortaya serdiği şiddeti izledik. Kadına yönelik erkek şiddetine sıfır tolerans diyen AK Parti sayesinde; evde, sokakta olduğu gibi mecliste de erkek şiddetine tanık olduk. Üstelik saldırıyı başlatan da TBMM İdare Amirlerinden AK Parti İzmir Milletvekili Alpay Özalan’dı. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü madde 17 der ki: idare amirleri; sükûn ve düzenin korunması, görüşmelerin açıklık ve serbestliğinin sağlanması, gereken hallerde emniyet kuvvetinin kullanılmasında başkanlığın yürütme vasıtalarıdır; ortak sorumluluk içinde görev yaparlar ve yetki kullanırlar. Yani tüzükteki görev tanımında sükûnetten, düzenin korunmasından, görüşmelerin serbestliğinin sağlanmasından bahsediyor. TBMM İdare Amirlerinden Alpay Özalan’ın saldırısına maruz kalan Ahmet Şık, o anda meclis kürsüsündeki hatip idi. Konuşması esnasında arkasından gelinerek darp edildi. Anayasayı, Meclis usulünü tanımayanların oluşturduğu Meclis’e kim nasıl güvenecek. Birbirine tahammül edemeyenler vatandaşın sorunlarını nasıl çözecek. Ha bir de, saldırıyı izlerken aklımıza gelen kürsü masuniyeti kavramı var. Kürsü masuniyeti ise milletvekillerine tanınan önemli bir imtiyaz. Bir mebusun TBMM kürsüsünde fikirlerini serbestçe dile getirebilmesi, bu hakkına müdahale ve tecavüz edilmemesidir. Saldırıda DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de şiddetin hedefi oldu. Kaşı yarıldı, meclis kürsüsü önüne dökülen kanlarını gördük. Görüntüleri izlerken dikkatimi çeken başka bir husus daha oldu. Meclis çalışmalarında düzeni sağlamak ile yükümlü olan TBMM Başkan vekili Bekir Bozdağ’da saldırıyı izleyenler arasındaydı. Saldırının son bulmasına dair herhangi bir girişimi olmadı. Hatta saldırıdan hemen sonra kürsünün arkasında bulunan odasına gitmek üzere koltuğundan kalktı. Sonuç olarak; bir milletvekilinin konuşma hakkı gasp edildi, darp edildi. Başka bir milletvekili şiddetin hedefi oldu, kaşı yarıldı. AYM kararı ihlal edilmeye devam edildi. Ve AYM’nin Can Atalay’a ilişkin vermiş olduğu karar konuşulamadı bile. (16.08.2024 sat 18:00 itibariyla ) Belki de istenilen buydu. Ve millet olarak bir kez daha utanç duyduk. Hukuk tanımazlar, AYM kararını yok sayanlar, fikirleriyle değil yumruklarıyla konuşanlar bilsinler ki; Can Atalay, Hatay halkının vekilidir. Zorbalık ile onu esir tuttuğunuz bu hukuksuzluğa boyun eğdiremeyeceksiniz.