İlkeli Söz; Şu hayatta maalesef ağlamayana meme yok.

Çoğumuzun en büyük derdi beden sağlığımız. Çoğumuz doktora bedenimizde bir problem varsa gidiyoruz, acaba bir sorunumuz var mı diye çoğu zaman kendimizi dinlerken buluyoruz. Oysa beden sağlığı kadar akıl sağlığımız da önemli değil mi?

Aklını yitirmiş bir çok insan sokaklarda dolaşmıyor mu?  Peki Bir insanın akıl sağlığının yerinde olup olmadığını nasıl anlayabiliriz, anlayabilir miyiz?

Bugün de İlkeli Köşeme bu konuda ilginç bir deneyi sizlerle psikoloji dünyasında çığır açmış olan ünlü Rosenhan Deneyini konuk edeceğim. 

Rosenhan'ın deneye başlarken cevaplamaya çalıştığı soru ise 'Bir kişinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığı, akıl sağlığının derecesi kesin olarak anlaşılabilir mi?' sorusu.

Rosenhan'ın da dahil olduğu ve toplamda üç psikolog, bir psikiyatr, bir öğrenci, bir pedagog, bir ev kadını ve bir ressamdan oluşan sekiz kişi, ayrı ayrı halüsinasyon işittiklerini söyleyerek, bir kliniğe müracaat ederler. Aslında hiçbir rahatsızlıkları yoktur. Kendilerine, kliniğe kabul edildikten hemen sonra, bir rahatsızlıkları kalmadığını söylemeleri ve normal davranmaları konusunda anlaşmışlardır ve öyle de yaparlar. Ancak en erken çıkan bile klinikte yedi gün kalmak zorunda kalır.

Klinikten çıkanlar aynı iddialarla ve bu sefer farklı isimlerle başka bir kliniğe başvururlar. Grup her seferinde çeşitli sesler duyduklarını iddia ederek başvuru yapar ve bu şekilde toplamda tam 12  kliniği ziyaret eder. Yalancı hastalar da hastaneler gibi, eğitim, meslek, yaş gibi yönlerden birbirlerinden farklılardır ve tanınma ya da araştırılma riskine karşın takma isimler kullanırlar. Tüm bunlar, deneyin yanlı olmadığını kanıtlamak için yapılır.

İlginç olan şudur ki, bütün klinikler bu 8 kişilik grubun tamamına hastalık teşhisi koyar. Halüsinasyon duyduklarını söyleyerek kliniklere başvuran 8 hastanın tümü, “boş”, “boşluk”, “nafile” gibi sözcüklerin kafalarında tekrarlandığını iddia ederler. Gruptan 7 kişiye şizofreni, 1 kişiye manik-depresif psikoz tanısı konduktan sonra tümü hastaneye yatırılır.

Bu andan itibaren tamamen uyumlu davranan, artık ses duymadıklarını söyleyen kişilerin hasta olmadıklarına hekimleri ikna etmeleri, ortalama 19 gün sürmüştür.

Rosenhan’ın ortaya koyduğu deneyin ilk sonuçları, psikiyatri camiasında büyük tartışmalara sebep oluyor. Öyle ki, ülke genelindeki klinikler deneyin sonuçlarına ateş püskürüyor ve kendilerinin diğer hastaneler gibi bu tarz hataları asla yapmayacaklarını söylüyorlar. Hatta bir hastane yönetimi, David Rosenhan ile iletişime geçerek meydan okuyor ve hastanelerine önceden haber vermeksizin yalancı hastalar göndermesini istiyor. Rosenhan, bu meydan okumayla karışık teklifi kabul ediyor.

Sonra ki üç aylık süreç içinde hastane ekibi, hastaneye başvuran 193 hastanın 41’inin yalancı hasta olduğunu düşünüyor hatta bu 41 hastanın 19’unun akıl sağlığının yerinde olduğu konusunda en az bir psikiyatrist ve bir hastane personeli daha görüş birliğine varıyorlar. Sıkı durun çünkü Rosenhan psikiyatri dünyasını bu ikinci çalışmayla iyice rezil rüsva ediyor. Şöyle ki kendisi bu üç aylık süreçte aslında hastaneye bir tane bile yalancı hasta göndermiyor. İkinci araştırmadan sonra psikiyatri dünyası Rosenhan karşısında teslim bayrağını çekiyor. 

İşte akıl bir sırrın içinde ve bu sır ancak bu kadar ortaya çıkarılabiliyor. Burdan yola çıkarak Allah beden sağlığımızı korurken akıl sağlığımızı da korusun diyerek huzurlarınızdan yarına değin ayrılıyorum.