Ikea’nın sahibi Ingvar Kamprad 49 farklı ülkede 412 mağazasıyla dünyanın en büyük zincirlerinden olan mobilya devi IKEA’yı kuran isimdi.

Kamprad 1926 yılında çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 5 yaşındayken komşularına kibrit çöpü satarak ticaret hayatına başlamıştı 1943 yılına gelindiğinde ise babasının hediye olarak verdiği parayla IKEA markasını yarattı.

Tasarruf etmek ve para kazanmak için özel hayatında ve şirket yönetiminde inanılmaz yöntemler uygulayan işadamı sıra dışı yaşam tarzıyla da dikkat çekiyordu.

Ingvar Kamprad, tasarruf etmek için saçlarını gelişmekte olan ülkelerde kestiriyordu. Bir röportajında son olarak Vietnam’da berbere gittiğini söylemişti. Kıyafet konusunda da oldukça tutumlu olan Kamprad’ın büyük ölçüde bit pazarından aldığı ucuz kıyafetleriyle gardırop oluşturuyordu.  

Başka zenginler gibi özel uçaklarda seyahat etmeyen, hayatı boyunca tarifeli uçakların ekonomi sınıflarını tercih eden işadamının otomobil konusunda da oldukça mütevazı bir seçimi vardı. Kamprad, 1993 model otomobilini 20 yılı aşkın bir süredir kullanıyordu. 

Tüm servetini hastanelere bağışlayan Kamprad 91 yaşında öldü.

Gelişmiş ülkelere bakalım insanlar, bisikletle işine gider, son teknoloji telefonlar, lüks arabalar ilgi alanlarında bile olmaz. Buna karşılık dünyada gezmedikleri görmedikleri yer yoktur, evleri kitap dolu, sergiler, festivaller, filmler, hepsini takip ederler. 

Bir de öbür tarafa büyüteç tutalım parayı bulunca neler yapıyorlar diye?

Önce daha büyük bir ev, yeni eşyalar, son teknoloji telefonlar alınır.

Kadınlar arazi jipiyle kuaföre, alışverişe gider. Yüzlerce çift ayakkabı için özel dolap yaptırır ama evinde kütüphanesi yoktur. Borç, harç alınır, şaşalı şatafatlı  düğün yapılır. Bir günlük mutluluk için aylarca-yıllarca borç yükü altında ezilinir. Neymiş, namımız yürüsün.

Kuru bir nikâhla evlilik mi olur? Olmaz tabii… Sonra elalem ne der? O bir gün için çekilmedik zahmet kalmaz. 

Başkaları bizi beğensin diye değil, kendi gelişimimiz için para bize hizmet etmeli. Şatafat insanların eksikliklerini büyük örtülerle kapatma çabasıdır. 

Oysa sade bir hayat tarzı sizi hiç olmadığınız kadar şık, hiç olmadığınız kadar alımlı, hiç olmadığınız kadar güzel gösterir. 

Genellikle kendine güvenen ve ne istediğini bilenler tarafından tercih edilir.

Hatta şöyle bilinir: Ne kadar sade, O kadar modern.