Gecen pazar İstiklal Caddesi’ndeki hain saldırıda yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır; yaralıların bir an önce sağlıklarına kavuşmaları için acil şifalar diliyorum. 

Elbette bu coğrafyanın kaderi terörle yaşamak değil. Nerden gelirse, hangi örgütten olursa olsun hepsinin tek amacı Türkiye’de korku iklimini yaymak. İnsanları sindirmek. Ne kadar denerlerse o kadar güçlendiğini göremediler bu halkın. İstanbul, saldırı sonrası İstiklal Caddesi’ni ay yıldızlı bayrakla süsleyerek bence en anlamlı cevabı verdi. Başaramayacaklar. Yıldıramayacaklar. Sindiremeyecekler! 

Bedeli her ne olursa olsun bu topraklarda yaşayanlar damarlarındaki asil kanın gereğini yapacaktır.  

Orhan Veli

Bunca elem ve şair telaşım içinde şair Orhan Veli’nin 14 Kasım ölüm yıldönümünü anmamak olmazdı. Mehil Cevdet ve Oktay Rifat’la birlikte Türk şiirinde yenilikçi garip akımının kurucusu şair 36 yaşında 1950’de İstanbul’da hayata gözlerini yummuştu.
Çok sevdiği kız kardeşine ‘fırfırım’ der, ıspanağı, enginarı çok sever, puf böreğine bayılırdı. Koyu Galatasaraylıydı, sarı kırmızı çorap giyer, kara kalem harika resimler çizerdi. Yüzünden ve şiirden gülümsemeyi eksik etmez, eve misafir çağırır, ama kendisi gelmezdi..
Baba tarafından İzmirli, çocuk ruhlu bir şıpsevdiydi. Çok aşık olmuş, hiç evlenmemişti..
Öğretmendi aslında, Fransızca, İngilizce bilir, Moliere, Rimbaud, La Fontaine’den çeviriler yapar, tüm mahalleyi evin bahçesine toplar, çok güzel Hacivat kKaragöz oynatırdı. Sıkıldığında, üzüldüğünde hiç konuşmaz, ‘Şimdi gelirim’ der, kalkar gider üç gün sonra gelirdi..
Hiç kavga etmez, parasız pulsuz yayan dolaşırdı. Kız kardeşine telli duvaklı, kuyruğu ebemkuşağı renginde uçurtmalar yapar, Beykoz’dan Boğaziçi’ne bırakırdı. 1950’de öldüğünde cebinde 28 kuruşu, yüreğinde sevdiği bir kadın vardı. 
Orhan Veli’den bir dörtlük  paylaşıp, Aşiyan’a göndermek istedim.

DELİKLİ ŞİİR 

Cep delik, cepken delik, 
Kol delik, mintan delik, 
Yen delik, kaftan delik, 
Kevgir misin be kardeşlik !