Türk basınından Hıncal Uluç geçti. 35 yıl SABAH Gazetesi’nde aynı çatı altında çalıştık…
Uzun, upuzun yıllardı. Gazete olarak iddialı bir yarışın içinde, tükenmek bilmeyen enerjiyle Türkiye’nin 1 numaralı medya gurubuyduk.
Hıncal ağabey için bir çok yazı, bir çok söz söylenecektir elbette. Meslektaş Hıncal’ı bir de benden dinleyin…
90’lı yıllarda etkili olan gazete köşelerinde Ankara ve siyaset ağırlıklı yazılar hakimdi. Hıncal Uluç eğlenceli yazılar, biraz magazin,biraz gece hayatı yazdı. Hatta kendi gezdiği ve gittiği restoranları yazdı. Ve karşılık buldu. Sıkıcı politik yazıların yanında kendine geniş bir okur kitlesi edindi. Türk okuru hayatın içinden gelen bu satırları sevmişti.
SABAH’ın ala carte restoranında, Beyti’nin lezzetlerini atıştırırken denk gelip sohbet ederdik. Bu arada şimdi anımsadım…
Tam da o günlerde Türkiye’nin işi gücü bırakıp, Hıncal’ın köşesindeki sorusuna yanıt aradığı zamanlardı…
Sofra düzeninde tek delikli ve çift delikli baharatlıklar hangisi için. Tuz mu karabiber mi? Düşünün Hıncal’ın etkisini… Tuzluğun Batı sofralarında tek delikli servis edildiğini söyleyerek bu tartışmaya son veren isim Rahmi Koç olmuştu. Bense Hıncal Uluç’a bir başka şey için sitem ediyordum. Belki kimse farkında değildi...
Benim için önemliydi. Yazılarında cümlelerin sonuna üç nokta (…) yerine iki nokta koyuyordu (..) Aydınlatıcı bir açıklama yapmadı. Ancak bu yöntemin kendine has bir imza olduğunu biliyordum. Uluç özel bir kalemdi… Köşesi şöhret fabrikası gibiydi.
Ferhat Göçer, Nez. şu an için aklıma gelenler… Ayşe Özyılmazel’e köşesinde yazı yazdırdı, köşe yazarı yaptı. Bir program yaptı Erman Toroğlu ile Erman hoca 30 yıldır ekmeğini yiyor… Sanatçılar Uluç’un köşesinde adı geçsin diye türlü taklalar atardı. Farkındaydı. Amakendi bildiğini okurdu… Uluç’un kaleminin etkisi çok genişti.
Yazıda ismi geçen ertesi gün sokakta bir başka yürüyordu.. Kalemi keskindi, inatçıydı.. Sevdiklerini kırmaktan çekinmezdi. Mesaj şuydu. Ben köşemde babamı bile tanımam… Mustafa Denizli’nin Galatasaray’ı çalıştırdığı dönemde en acımasız eleştirileri yazar ama akşam birlikte sinemaya giderdi… Tabuları yıkardı dedik… Tarafsız yazar kavramını yıktı. Bağıra bağıra “Ben Cimbomluyum” dedi.
Ayrıca çok totemciydi. Her sezon başında “Bu yıl Fener’i şampiyon yapacaklar” diye yazardı. Vefakardı… Eski dostları Kemal Belgin ve Güven Taner bugün hala aSpor’da TV programı yapıyorsa sebebi Hıncal Uluç’tur. Haddini bilenlere çok kızardı.
“Atatürk haddini bilseydi Türkiye diye bir devlet olmazdı” derdi. Şövalye ruhluydu ‘Kadınlar benim yanımda asla hesap veremezler. Kendilerini prenses gibi hissederler” derdi. Uzun yazı okunmaz algısını yerle bir etti. Her gün tam sayfa yazar, en çok o okunurdu. Samimiydi... ABD’li eşi Holly ile biten evliliğinin tüm detaylarını yazmıştı.
Belki de tek pişmanlığını da böyle ele vermişti. Eşi havalimanında veda ederken ona sormuş “Beni sevdin mi”, Hıncal Uluç’ta “Bu nasıl bir soru tabii ki evet” deyince, eşi “O zaman niye bana hiç söylemedin” diye cevap vermiş. Bu yüzden gençlere ve herkese şiddetle önerdi. “Sevdiğinizi söyleyin, ertelemeyin”. Güle güle Hıncal ağabey..
Rahat uyu..