Devlet Opera ve Balesi’nin en popüler eserlerinden olan, Türkiye’nin çağdaş ve geleneksel kültürünü yurt dışına tanıtma amacıyla yapılmış “Güldestan”, seyircilerden gelen yoğun talep üzerine 26 Ocak Perşembe akşamı saat 20.00’de ilk kez Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nde sahnelenecek.
2004 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimleriyle Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün Ankara, İzmir, Antalya ve İstanbul Devlet Opera Balelerinden oluşan bir kumpanyayla sahnelediği bir “müzik ve dans prodüksiyonu” olarak tanımlanmış ve hayata geçirilmiştir. 18 yıldır sahnelerde kalan bu dinamik ve renkli prodüksiyon, bugüne kadar Hollanda, Çin, Almanya, Makedonya, Kıbrıs, Bosna, Cezayir, Arnavutluk ve Fransa’da sahnelendi.
Koreograf ve Sanat Yönetmeni Beyhan Murphy ve müzik insanı Mercan Dede’nin beraber ürettikleri bu eser aynı zamanda Aspendos Opera ve Bale Festivali, Bodrum Bale Festivali, Bursa Festivali gibi Türkiye’nin önemli festivallerinde yer aldı. Ayrıca Mersin, Antalya, Samsun, İzmir, Ankara ve İstanbul olmak üzere altı Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen Güldestan, kurumda en fazla turne yapan eser.
Güldestan’ı popüler yapan, modern ve klasik olanı birleştirmesinin yanı sıra, eserde iç içe geçen elektronik müzik ve geleneksel müzik yaklaşımıyla, sahne sanatları alanında benzersiz ve ilk olmasıdır. Kayıttan icra edilen dans bölümlerinin aralarına yerleştirilmiş canlı orkestrayla icra edilen müzik parçalarından oluşan bir bütündür. Güldestan'a, sahnede viyola, çello, klarnet, ud ve perküsyonun yer aldığı canlı bir orkestra eşlik etmektedir.
Güldestan’da; bir göç yolundan şehirdeki kafeye, çağdaş yazar Orhan Pamuk’un eserlerinden 18. yy’da Evliya Çelebi’ye, modern insanın içsel yolculuklarından sema’ya, Osmanlı zamanlarından modern İstanbul’a varan bir yolculuk anlatılıyor. Güldestan’ın mistik aurasına, Ara Güler’in İstanbul fotoğrafları eşlik etmektedir.
“Güldestan”da göç olgusu ve göçebe ruh anlayışından yola çıkılmıştır. Kurgusal olarak dört ayrı modülden oluşan prodüksiyonda, her modül kendi içerisinde çeşitli temaları işler ve bu bölümlerin her biri ‘gül’ çiçeğinin değişik adlarını ve durumlarını yansıtır. Tiyatro, edebiyat, fotoğraf, ve sema gibi renklerle beslenen “Güldestan”da Evliya Çelebi’nin 17. yüzyıl “Seyahatname”sinden ve Orhan Pamuk’un “Öteki Renkler”inden bölümler okunmaktadır. Güldestan’da elektronik müzik, sufi gelenekleriyle kaynaşmakta; modern ve gelenekseli birleştirmektedir. Bir köy düğününden şehirdeki bir kafeye, çağdaş yazar Orhan Pamuk’un eserlerinden 18. yüzyıl Evliya Çelebi’nin tasvirlerine; modern insanın içsel yolculuklarından sema’ya, Osmanlı zamanlarından modern İstanbul’a ve nihayetinde de GÜL’e varan yolculuğudur.