Oyunculuk kadar önemsediği yazarlık kariyerinde üçüncü romanı Luna’yı yayımlayan Buğra Gülsoy, kitabını insanlığın özüne dönüp tekrar bir altın çağa ulaşacağı umuduyla “kadim geleceğe” adıyor.
Milliyet Sanat’ın Ocak 2023 sayısın da Ayın Söyleşisi için Asu Maro’yla bir araya gelen Gülsoy, yeni kitabını “Tek bir kişinin kendini kurtarmasının veya etrafında dönen olayları fark etmesinin yeterli olmayacağını da anlatıyor aslında,” sözleriyle tanımlıyor.
Son dönemde rol aldığı “Dünyayla Benim Aramda” dizisiyle de çok konuşulan Buğra Gülsoy, canlandırdığı Tolga karakteriyle duygusal yapılarının benzediğini söylüyor: “Tolga çok içine atıp hiç konuşmuyor, zaten en büyük sorun oradan çıkıyor. Buğra olarak ben de genelde içime atarım, çok fazla konuşmam, yazarım ya da.”
Yaklaşık 15 yıl önce çok izlenen dizilerin ışıklı oyuncusu olarak hayatımıza giren Buğra Gülsoy, yazdığı oyunlar ve senaryoların ardından, içinde büyüttüğü dünyayı, insanlara dayatılan düzene dair sözünü ve zengin hayal gücünü şimdi de romanlarına aktarıyor. Birbirini izleyen “Birinci Kıyamet” ve “İkinci Kıyamet”in ardından üçüncü romanı “Luna”yı yayımlayan Gülsoy, yeni romanında okuyucuyu, karakteri Adem ile beraber çözüldükçe dolanan bir düğümün içinde gezdiriyor.
Buğra Gülsoy, “Luna”nın girişindeki “kadim geleceğe” ithafını şu sözlerle anlatıyor: “Ezoterik bilgilerde insan soyunun ait olduğu bir altın çağ- dan bahsedilir ve sonrasında insanın bedeninin manipüle edildiği, genetiğinin değiştirildiği ve sonra da insanlığın bir düşüşe geçtiği söylenir. O düşüşe de demir çağı derler gizli öğretilerde. Bu düşüş devam edip dibe gelindiği zaman tekrar yükselişe geçip bir altın çağa gidişin olacağı söylenir. Kitabın başında yazdığım ‘kadim geleceğe’, aslında bunun metaforu. Yani insanlığın özüne tekrardan kavuşup bir altın çağa ulaşacağının umudu.”
2019 yılında kucağına aldığı oğluyla birlikte, babalığı öğrenmekte olduğunu anlatan Gülsoy “Bunun bir kuralı yok. Bir anda hayatına bir insan giriyor, onun sahibi değilsin, onu biyolojik olarak dünyaya getiren bir insansın,” diyor ve ekliyor: “Oğlum doğduğunda onun parmağını tutar tutmaz, sanki o anda bir şey yüklendi. Bir koruma duygusu yüklendi, öyle bir sevgi yüklendi ki onun bir tarifi yok.” Başarılı oyuncu ve yazar, babalığın hayatındaki etkisini ise “Oğlum doğduktan sonra daha aklımdakileri söyleyebilir vaziyete geldim. Çünkü geleceğe yönelik tehlikeleri öngörebiliyorum,” sözleriyle anlatıyor.
Genelde canlandırdığı karakterleri çok sevdiğini söyleyen Buğra Gülsoy, dizi sektörünün geldiği durumla ilgili olaraksa “Artık yapımcıların, kanalların kendi risklerine ekibi ortak etmemesi için birtakım çözümler bulunması gerekiyor. Bunun çözümü 10 bölüm garantiden geçebilir,” yorumunu yapıyor.
Yeni romanının yanı sıra mimarlık okurken başlayan yazma tutkusunun diğer duraklarına, hisleriyle çizdiği oyunculuk kariyerine ve oğluyla bera- ber öğrenmeye çalıştığı babalığa dair içten bir sohbete imza atan Buğra Gülsoy’un Asu Maro’ya verdiği röportajın tamamı Milliyet Sanat’ın Ocak 2023 sayısında...