İlkeli Söz; Aşk ile yan, aşk ile tutuş, aşk ile dön, aşk ile savaş.

Dünyanın en eski monarşilerinden olan İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth 2022 yılının Eylül Ayı’nda, 96 yaşında vefat etti. Vefatından 2 gün önceye kadar yeni başbakanı ayakta tebrik ediyordu. Yaşamının son günlerine kadar dinç ve sağlıklıydı. 

Peki Elizabet’in 96 yıllık sağlıklı yaşamının sırrı neyıdi? 

Bu sırrın özetini 4 ana başlıkta ele alırsak; İlk olarak bir çok insanda olduğu gibi genetik faktörler önemli. Çünkü bilim uzun yaşam geni diye bir gen olduğunu ortaya çıkardı. Burdan yola çıkarsak; 2. Elizabeth'in annesi ana kraliçe 102 yaşında vefat etmişti. Yani ailenizde 90’ı geçenler varsa sizin de geçme şansınız mümkün. Uzun yaşam genleri olarak bilinenlerden başlıcaları; SIRT 6, APO E, FOXO 3A, DAF 2, COA 1, STK17’dir. Bu arada yine yapılan aynı çalışmada genetik faktörlerin uzun yaşamda %25 dolayında etkili olabileceğini gösteriyor.  

İkinci faktör olarak, Kraliçenin yaşam tarzı incelendiğinde düzenli ve stresten uzak bir yaşam ön plana çıkmakta. 

Hiç sigara kullanmamış, sağlıklı beslenmeye gayret etmiş, kilosunu yıllarca hemen hemen aynı seviyede korumuş,
her gün köpekleri ile beraber yürüyüş yaparmış, düzenli spor yapar ve ata binermiş, günde hemen hemen aynı saat aralığında 8-8,5 saat uyurmuş.

Bu gençlik genleri genelde uykuda ve kapalı pozisyondadır. Yaşam tarzımız ve çevre insanın uzun yaşam genlerini aktifleştirmekte etkili olduğu gözlenenler arasında. Buna bilimde ‘Epigenetik’ denmektedir. Yapılan çalışmalar ayrıca kalori kısıtlaması ve özellikle günde 2 öğünü içeren aralıklı orucun da gençlik genlerini aktifleştirdiği yönünde. Açlık durumunda hücrelerde otofaji aktif hale geçmekte. Yani eskimiş hücreler yok edilip temizlenmekte ve adeta organlarda gençlik harekâtı başlamaktadır. Bu sebepten stresten uzak durmak, beslenme alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız uzun yaşananın sırları arasında. 

Diğer bir faktör de hayvansal proteinlerin fazla tüketilmesi vücutta IGF-1(insülin benzeri büyüme faktörü) hormonunun fazla salgılanmasına sebebiyet vermekte. Bu hormon hücre büyümesini ve çoğalmasını aktive etmekte. Böylelikle yaşlanma ve kanser oluşumu açısından risk faktörü oluşturmakta. Gençlik genlerini baskılayarak hücrelerin yenilenmesine izin vermemekte. Uzun yaşam diyetimizde et ürünlerini azaltma yoluna gitmek mantıklı gibi duruyor.

Ve son olarak da uzun yaşam sırları konusunda çok ilginç bir özelliği sizlerle paylaşmak istiyorum; dünya üzerinde uzun yaşayanların çoğunlukta olduğu birtakım bölgeler tespit edilmiş. Bunlara Blue Zone’lar (mavi alanlar) denmekte. Okinawa Adası (Japonya), İkaria Adası (Yunanistan), Sardunya Adası(İtalya), Nicoya Bölgesi(Costa Rica) ve Loma Linda (ABD) bunlardan başlıcaları. Normalde 100 yaşı bulma toplumda 10 binde 1 kişiye nasip olurken burada yaşayanlarda 10-20 kat fazla bulunmuş. Bu bölgelerde yaşayan insanlar genelde kronik bir rahatsızlığı olmadan uykusunda vefat etmektelermiş. 

Araştırmacılar bu bölgelerde yaşayanların ortak özellikleri incelemişler:

‘Akdeniz biçimi beslenme ve balık günlük yeme alışkanlığında önemli bir yere sahip. 

Kırmızı eti az tüketiyorlar. 

Mevsiminde sebze, meyve, komplex karbonhidrat ve bakliyat İle birlikte doğal zeytinyağı tüketiyorlar. 

İnsanlar gün içerisinde çok hareketliler ve çoğu bu sebepten zinde ve zayıf.

Aile bağları kuvvetli 3-4 nesil beraber yaşıyorlar.

Toplum iletişimi ve yardımlaşma üst düzeyde.

Ve tabi ki finalde de aynı vurguyu yapacağım en önemlisi ve en birincisi stresten uzak yaşıyorlar.

Sonuç olarak 96 yaşında uğurladığımız Kraliçe 2.Elizabeth gibi bizler de yaptıklarını yapabilirsek, en azından büyük bir kısmını başarabilirsek dünya nimetlerinden aklımız başımızda, güzelliğimiz yerinde iken faydalanır, sevdiklerimizle de uzun yıllar dünya gözüyle vakit geçirme şansı buluruz. Bir de nice topluma faydalı, başarılı işleri de bu ömrümüzün içine katabilir, kazandırabilirsek tadına doyamadığımız bir hayat hikayesi olur.