İlkeli Söz; Hayatı güzelleştirmek her zaman kendi elimizde. Yakınmak için değil, yaşamak için mücadele etmeliyiz.
Dışarıda lapa lapa kar yağardı.
İçeride sobanın yanında sıcacık bir huzur vardı.
Çoğu evde televizyon ya var ya yok, olanlar da siyah beyazdı, renk sadece evin içinde aile fertlerinin kıyafetlerinde vardı. Dizilerden, programlardan çok haberler dinlenir, izlenir, kulak kesilirdi. Televizyon olmayan evin en büyük hayal kutusu radyo idi.
Sadece seslerin evlere konuk olduğu radyodan kimlerin konuştuğunu herkes kendi davet ederdi. Gazete de her zaman olmazdı. O matbaadaki kağıt kokusu her evin harcı olamıyordu maalesef o yıllarda.
Her birimiz öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı. Evlerde akşam yemeği sofrasında bir kişi bile eksik olmadan toplanmak günün en güzel etkinliğiydi. Heyecanla, kahkaha sesleri, kardeşler arası ufak tefek atışmaların eşliğinde pirzoladan, avokadodan, dana carpachiodan uzak, kuru fasülye, pilavdan oluşan menüye 6, 7 kaşık hep birlikte çalınırdı. Önce baba konuşur en son çocuklar dinlenirdi, gün nasıl geçmiş, neler yaşanmış, nelerle karşılaşılmıştı koca gün.
Gün geçmek bilmezdi. Sofra toplanır, komşular gelir, komşulara gidilirdi, daha yatmaya çok vardı ne de olsa.
Sobalı evlerde portakal, mandalina kabukları soba üzerinde aroması muhteşem bir koku içinde kestane közlemek bütün bir gecenin en büyük mutluluğuydu. Küçükler için büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar en büyük hazineydi.
Vurdulu, kırdılı, ahlaktan yoksun dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası, yaşanmış hikayelerin öğretileri vardı. Çay kokardı, kokuya komşular koşardı. Bu kez komşularla memleket kurtarılır, beş sene, on sene sonra neler olacak tahminler, iddialar evin büyüklerinin ağzından havalarda uçuşurdu. Öyle kredi, kredi kartı yoktu. İmece usulü borçlar ödenir, ev alınır, aklıselim birinin sözüyle iş bulunur, iş başı yapılırdı.
Zam endişesi, doğalgazın, elektriğin kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, bir gecede buhar olan kripto paralar, beş yıldızlı tatile gidemedik üzüntüsü, birbirini aldatan, menfaat için yakınlaşan insanlar yoktu.
Ne güzel cahillerdik her birimiz.
Dışarıda soğuk hava, lapa lapa kar, uzun kış geceleri, içeride sobanın yanında sıcacık huzur vardı o yıllarda. Bugünden bakınca adı ‘yokluk yılları’ şimdiye bakınca varken varlık içinde yoksulluk yaşayan insanların yıllarındayız maalesef.