Çocuğunu bırakıp giden çok anneye şahit olduk. Anında yargıladık anneliklerini. En kolayı çünkü yargılamak, ‘kötü anne’ deyip geçmek…
Ancak çocuklarını terk eden annelerin neden bu davranışı sergilediklerini asla düşünmüyoruz.
Çocuk, anneye göbek bağıyla bağlıdır. Hayata geldiğinde o bağ bir makasla kesilir ve çocuk güvenli alandan çıktığı için endişe ile ağlar. Çünkü doğduğu zaman yeryüzünde kendi bakımını sağlayamayan tek canlı yavrusu insandır.
Böylece annenin bakımına muhtaç olan çocuğun bakımının eksik, geç ya da her zaman karşılanmaması çocuğun gelecekte karşı cinsle ilişkisini, kendi çocuğuyla yakınlığını etkiler.
Tüm ihtiyaçları karşılanmış, güvenli bir şekilde büyümüş, sağlıklı bir aile ortamında yaşamış çocuklar ileride mutlu aile yaşamını sürdürebilen insanlar oluyor. Ancak ihtiyaçları tam olarak karşılanmamış, ihmal edilmiş çocuklar karşı cinsle ilişkilerinde sorun yaşıyor. Çünkü doğduğumuz evde yaşadıklarımızı tekrar eder dururuz. Böylece sağlıklı ilişkiyi bilmediğimiz için bize geçmiş acılarımızı yaşatacak insanlarla olmayı tercih ederiz. Geçmiş travmamızı düzelmesi için defalarca yineleriz.
İhtiyaçları karşılanmayan bebekler, ebeveynliği de beceremezler. Ve bu onların suçu olmaktan çıkar. Kaldı ki bu noktada ortada bir suçlu da yoktur. Çünkü onların ihtiyaçlarını karşılamayan bir annenin çocuklarıdır çoğu zaman. Bir anlamda geçmişten bugüne kadar gelen zincirleme bir kaza gibidir bu durum.
Dolayısıyla bir insanı yargılarken önce o kişinin neler yaşamış olacağını düşünmeliyiz. Doğru bulmasak da anlamayı öğrenmeliyiz.