Yine bir transfer sezonunun sonuna yaklaştık. Milyonlarca eurolara alınan futbolcular için uçaklar kalkıyor, iniyor.

Ayın sonunu zor getiren insanların tuttukları takımın savurduğu servetlere mutlu olması da traji-komik bir sosyal durum. Futbolda Avrupa'nın en az vergi ödeyen ülkelerinden biri olmamız da çok hazin. Kulüplerimizin onu bile ödememek için kırk takla atması, sürekli çıkarılan aflar da falan, konu çok uzun ve sıkıcı. Neyse. Herkes memnunsa söyleyecek bişey yok. 

Transferin alt yapıları öldürdüğü tezi gitgide güçleniyor. Türk takımları özellikle "Dört Büyükler" denilen Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor'un alt yapıdan çok az oyuncu çıkarabildiğini göz önüne alırsak, bana da doğru bir tez geliyor.

Neyse... zurnanın "zırt" dediği yere gelelim. Futbolcular yabancı, teknik adamlar yabancı, hakemler de yabancı oluyor da neden yöneticiler yabancı olmuyor? Türk futbolunun içinde olduğu felaket durumdan herkes payına düşeni aldı ama bir tek yöneticilere dokunulmadı. Her yerde sorun var, ithal ediyoruz da bir tek onlar mı pür-ü pak?

Türk futbolunun gerçek sorunu yöneticilerdir. Kendi reklamını yapmak için gelen, kendi özel şirketlerinde asla harcayamayacakları paraları harcayan, asla alamayacakları kararları alan, taraftara şirin görünmek için -hadleri ve hakları olmadığı halde- asla yapılmaması gereken transferleri yapan yöneticilerdir bu halimizin sebebi. Elbette iyi olanları, hakedenleri tenzih ediyorum.  

Bence yurt dışından profesyonel yönetici getirelim. Biraz da kulüplerimizi onlar yönetsin. 
Bizimkiler kimseden memnun değil, biz de bunlardan memnun değiliz. Memleketin futbolunu tiyatroya çevirmelerinden çok rahatsızız. Reklam meraklarından çok sıkıldık. Paralarından başka hiçbir "çapı" olmayan tiplerin boş konuşmalarını dinlemek istemiyoruz. Biraz da böyle deneyelim. Ne kaybederiz? Ya da şöyle bitireyim: Kaybedecek neyimiz kaldı ki sayelerinde!