Siyaset, ilke ve değerler üzerine kuruludur, en azından öyle olması gerekir… Ancak son dönemlerde, milletvekillerinin seçildikleri partilerden istifa ederek başka partilere katılmaları, siyasetin bu temel ilkesini sorgulatıyor hepimize…

Seçmenin oyunu alarak Meclis’e giren bir Milletvekilinin, partisinden istifa edip başka bir partiye geçerken milletvekilliğini de sürdürmesi, temsil ettiği seçmenin iradesine ne kadar saygı gösteriyor?

Bu geçişler, siyasetin ahlaki zeminini sarsarken, seçmen iradesini de adeta hiçe sayıyor.

Bu tür transferler, siyasi etik açısından ne kadar meşru?

Seçmenin verdiği yetki, bu denli kolay bir şekilde başka bir partiye taşınabilir mi?

Siyasi sadakat mi, yoksa kişisel çıkar mı ağır basıyor?

Bugün siyasetteki bu ilkesizlik, yarının demokrasisini nasıl etkileyecek?

Winston Churchill, 1904’te Muhafazakâr Parti’den ayrılıp Liberal Parti’ye katıldı ve Muhafazakârları sert şekilde eleştirdi. 1924’te tekrar Muhafazakâr Parti’ye döndü ve ilerleyen yıllarda başbakan oldu.

“Bazı insanlar ilkeleri uğruna partilerini değiştirir; bazıları ise partileri uğruna ilkelerini” demişti Churchill. İlkeleri uğruna parti değiştirmek zorunda kaldığını anlatıyordu.

Benito Mussolini, gençliğinde sosyalist hareketin içindeydi ve faşizmi ağır şekilde eleştirirdi. 1920’lerde sosyalizmi terk ederek faşizmi benimsedi ve İtalya’nın diktatörü oldu.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz…

Ve Donald Trump… 1990’larda Demokrat Parti’yi destekler ve Cumhuriyetçileri eleştirirken 2016’da Cumhuriyetçi Parti’den başkan seçilen ve partinin en önemli figürü haline gelen Trump.

İnsanlar fikir değiştirebilir aslında. Dönebilir. “O zaman yanlış düşünmüşüm” diyebilir. “Şimdi anlıyorum ki doğrusu buymuş” diyebilir.

İlkeleri uğruna partilerini değiştirebilir insanlar. Yeter ki partileri uğruna ilkelerini değiştirmesinler.

Bizde de örnekleri çok… Ama kötü örnekler…

Mehmet Ali Çelebi var mesela. CHP milletvekili olarak AK Parti’ye sert muhalefet eden, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ kumpaslarına maruz kalan, sonra Memleket Partisi’ne, ardından AK Parti’ye katılan.

İdris Nebi Hatipoğlu var, İYİ Parti’den ayrılarak AK Partiye katılan.

Kürşad Zorlu var en inanılmazlardan. AK parti ile ittifak yapmasına tepki olarak MHP’den ayrılanlarca kurulan İyi Parti’nin sözcüsüydü. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni "ucube sistem" olarak nitelendirir, iktidarın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını talan ettiğini söylerdi. Şimdi AK partide MKYK üyesi.

Serap Yazıcı var Anayasa hukuku profesörü. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye'yi "felâkete sürüklediğini" ifade ediyor, Erdoğan'ın üçüncü kez aday olmasının da İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanlığı kararıyla çekilmenin de Cumhurbaşkanı kararnamelerinin birçoğunun da Anayasa'ya aykırı olduğunu savunuyordu. CHP seçmeninin oylarıyla Meclis’e girdi, “gördüğü lüzum üzerine” partisinden ayrıldı ve AK Partiye katıldı, MKYK üyesi oldu.

Rahmetli Süleyman Demirel’in bir sözü vardı. "Oradayken bize bağırıyordu, şimdi bizim kapıya bağladık, karşı tarafa sövüyor" derdi.