İlkeli Söz; Yaşanacak ne kadar günümüz varsa şu yalan dünyada tevekkül en büyük gücümüzdür.
Bir önceki yazımda sizlere kazılarla ortaya çıkan mistik bir şehirden Göbeklitepe’den bahsetmiştim. Bulgularla sadece ülkemizin değil tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başarmış Göbeklitepe’yi peki bu kadar önemli kılan şey ne? Neden dünyanın gözü, kulağı bir anda Şanlıurfa’ya yöneldi?
‘Göbeklitepe’yi bu kadar önemli bir keşif haline getiren şeylerden biri de bilinen insanlık tarihinin tüm bilgilerini unutturacak kadar yapımının çok eskiye dayanması. Tapınağın yapılış tarihi 12 bin yıl öncesine yani M.Ö. 10 bin yılına kadar uzanıyor. Taş Devri’nin ve Buzul Çağı’nın bitişine çok yakın bir tarihte inşa edilmiş.
Göbeklitepe, bilinen en eski insan yapıtı olan İngiltere’deki ünlü Stonehenge’den bile 7000 yıl, insanlık tarihinin en önemli yapıtlarından Mısır Piramitleri’nden ise 7500 yıl daha eski.
Hatta Mısır Piramitleri’nin tarihsel olarak günümüze olan uzaklığı, Göbeklitepe’ye olan uzaklığından daha az. Ayrıca yazıyı bulan ve tarihteki ilk uygarlık olan Sümerler’den bile 6000 yıl daha eskiye dayanıyor.
Göbeklitepe’nin bu kadar eskiden yapılmış olması onu diğer tüm antik yapılardan daha önemli hale getiriyor. Örneğin piramitler yapıldığı zaman insanoğlu bronz çağındaydı ve metalden araç gereçler yapabiliyordu, bu metal araçlar sayesinde bir şey inşa etmek eski zamanlara göre çok daha kolaydı. Ayrıca Mısırlılar tarım yapıyordu ve yerleşik hayata geçmişlerdi, yani aç kalma ya da barınma gibi dertleri yoktu, bu sayede hayatta kalmaktan başka şeylere daha fazla kafa yorabiliyorlardı.
Bugüne kadar bildiğimiz şekilde tarih ve arkeoloji bilimlerine göre insanoğlu yerleşik hayata geçmeden önce göçebe şekilde avlanarak yaşıyordu, ardından tarımın keşfedilmesiyle birlikte insanlar su kenarlarındaki verimli topraklarda tarım yaparak ürettikleri besinleri yemeye başladılar ve yerleşik hayata geçmiş oldular.
Yerleşik hayata geçtikten sonra da kendilerine tapınaklar inşa ettiler ve dini törenler düzenlemeye başladılar. Ancak Göbeklitepe’yi inşa eden insanlar tarım yapmıyordu, onlar tarımdan bile önce tapınak inşa etmişlerdi ve yerleşik hayata geçmişlerdi. Her zaman kabul edilen tarım - yerleşik hayat - din sırasının aslında yanlış olduğu anlaşıldı.
İşte Göbeklitepe ile birlikte ortaya çıkan bu gerçek şimdiye kadar tarih ve arkeoloji bilimleriyle ilgili bildiklerimizi derinden sarsmaya yetti. Üstelik şimdilik Göbeklitepe’nin sadece %20’sinin toprak altından çıkarıldığını düşünürsek, tamamı çıkarıldığında çok daha sarsıcı bilgilerle karşılaşmak bizi bekliyor olabilir.’ Kazıların devam edip etmeyeceği de büyük bir merak konusu.
Anlayacağınız daha uzun yıllar dünyanın gözü ülkemizin en eski insanlık tarihinin yaşandığı Mezopotamya topraklarında kalan Mistik Şehir Şanlıurfa’da olmaya devam edecek.