İçimden geçenleri zaman zaman yazmak istedim hep.
Arkasında koca bir dağ gibi annesi olan bir genç kızım. Kendimi bu noktada hep çok şanslı gördüm. Arkadaşlarımla bile paylaşamadığım iç dökümlerimi önce onunla paylaştım. Her paylaşımda omzuma binen yük biraz daha hafifliyordu.
Nedeni ne olursa olsun ebeveyn ayrılığı yaşamış bir ailenin bireyiydim ama bu benim de umutlarımın yaşamdan beklentilerimin olamayacağı anlamına gelmiyordu. Annemin yanımda olmasının bana verdiği güçle karşılaştığım her zorluğa direndim, direnmeye de devam edeceğim. Zira bu açmazlarda benim hatam yani sorumluluğum neredeyse hiç yoktu. Ama yaşamalı, çevremi sarabilecek olumsuzluklara karşı bir direnç çemberi oluşturmalıydım. Başardım.
Bugün sizlere; içim kıpır kıpır, yarınını kurgulamaya, geleceğine ait adımları sağlam bir şekilde atma azim ve kararlılığında merhaba diyorum.
Biz gençler olarak yarın kaygısını, gelecek kaygısını, iş kaygısını yoğun olarak yaşayan bir toplumsal kesimiz. Milyonlarca işsiz üniversite mezunu akranlarımı işsiz (çoğu anne babanın eline bakan) bir konumda gördükçe içim acıyor. Zaman zaman bu acı bir korkuya dönüşüyor istemesem de.
Mademki bu ülkenin geleceği bizleriz ve büyükler bizi seviyor, o halde bizi anlayın. Bizim geleceğimizi karartmak yerine ellerimizin havada kalmasına izin vermeyin. Bizim umutlarımızdaki mavilik sizin de dünyanızın aydınlık kalmasının anahtarıdır.
Bu güzel ülkede gerçekten kaliteli gençlerimiz var. Ortak ideallerimiz var her biriyle. Bireysel anlamdaki bu güzel olgunun en büyük engeli, gençlerimizin karşı karşıya olduğu tehlike, beyin göçüdür. Gençlerimizin beyin göçü tehdidinden uzak tutulması, bundan korunması gerekir. Ben hiç bir gencimizin bu noktada sorumluluk almaktan kaçınmayacağına yürekten inanıyorum. Yeter ki bizler doğru anlaşılalım ve desteklenelim. Cesaretimiz kırılmasın.
Toplumsal gelişimin temelleri; duyarlı, eğitimli, çağdaş ailelerin evlatlarıyla kuracakları duygusal ve sağlam birlikteliklerin oranıyla ilgilidir diye düşünmekteyim.
Bu inançla tüm okurlarımızı selamlıyorum.