Mevlana Celaleddin Rumi “Kıymet bilmek; kaybedince arkasında ağlamak değil, yanındayken sımsıkı sarılmaktır.” Demiş... Ne güzel de söylemiş.
Hep inandığım bir gerçek var. Eşinin de, dostunun da, anne-babanın da, sanatçının da, işinin de, sağlığın da, paranın da kıymetini yanımızdayken bilmek gerek.
Kaybedilince yakılan ağıtlar. Ah vah deyip edilen sitemler sonrasında hiçbir anlam ifade etmiyor ki.
En çok da sevdiklerimizi incitiriz. Nasılsa yanımızdalar, ne yaparsak yapalım bizimle kalacaklardır.
Kadın ve erkek ilişkisinde severken sevdiğine sağır olmak. Sonra o kulaklar duysa da çok geç kalınmış olunmuyor mu?
Oysaki her şeyin bir sabrı var değil mi?
Anne- babamız yaşarken bilmeyiz değerlerini. Ölüm bizi ayırınca ahlar çekilir. Yaşasaydı da bize yine kızsaydı. Gibi gibi bir sürü süslü laflar, cümleler kurarız.
Babaannemin bir lafı vardı “kör ölür badem gözlü olur. Ama giden geri gelmiyor ki.”
Ressam, şahane tablolar yapıyor. Ama o resimlerin sanatsal değerini kimse fark etmiyor. Ve bir gün ressam hayata veda ediyor. Bir bakıyorsunuz ki tabloları yok satıyor. Neylesin o ressam şimdi, ölümden sonra gelen kıymeti.
Oyuncu harika filmlerde oynamış. Birçok değerli rollerde. Sonra bir bakıyorsunuz ki ‘şu oyuncu kimsesiz bir halde evinde ölü bulundu’ şeklinde yapılan bir haberde iki üç satır kelime ile anılıyor. Belki de biyografisi ele alınıp tekrar gündeme getiriliyor. Ama ne anlamı kaldı, belki de aç susuz sefaletten ya da ilgisizlikten öldü.
Yan dairenizde oturan komşularımız ya da alt katımızda. Huysuzluk yapıyoruz, ‘çok gürültünüz geliyor. Ay ne ya’ diyerek geçimsiz olmaya başlarız. Sonra o komşular taşınır. Eteri gider beteri gelir misali ah be ne güzeldi ne iyi insanlardı taşınan komşular der durur ayıplanırız. Neye yaradı ki şimdi?
Paramız vardır, bol keseden harcarız. Bir gün o para gelmeyince ah benim eski zengin günlerim diyerek avuturuz kendimizi.
Sağlığımız bozulunca da keşke kendimizi bu kadar hoyratça kullanmasaydık, sağlığımızın kıymetini bilseydik deriz ya ama neye yarar ki hasta yatağımızda sağlıklı hallerimizi düşünmek.
Değerimizi bilmiyoruz, önce kendimizin sonra da yanımızda olan her şeyin.
Çok geç olmadan, kaybetmeden, yitirip kırıp dökmeden, tüketmeden, yitirmeden tüm kalbinizle değerlerimizin kıymetini bilelim. Belki bir eşin, belki de anne babanın. Kimimize göre de paranın ya da sağlığın. Sizin için ne önemliyse onun. Çünkü giden geri gelmiyor ki.
Haydi, şimdi kime ‘Seni Seviyorum’ demek istiyorsanız, gidin sımsıkı sarılın.
Sevgiyle ve daima kıymet bilerek kalın…