Hepimizin dilinde bir kelime var ‘normalleşme’. Bir tarafımız büyük felaketin ardından normalleşmek istiyorken diğer tarafımızda can kırıklarıyla dolu acılar hissediyoruz.

Depresyonun kıyısında bir yaşam sürüyor, kalanlar olarak ayakta durma zorunluluğunu birbirimize sesimizi yükselterek duyuruyoruz. Gidenler için dua ediyor, hayırlar yapıyor, hayırlarımızın kabulü için Yaradana sığınıyoruz. Birbirimize sarılarak yeniden ayağa kalkacağımız günlerin özlemiyle yanıp tutuşuyoruz. Yaralarımızı beraberce sarmak milletçe bizim en yüce yanımız. Şimdi küllerimizden yeniden birlikte çok daha güçlü doğacağız. Gidişimiz mahsun, gidişimiz mahçup, gidişimiz yoksun, yokluklar içinde oldu ama dönüşümüz muhterem ve muhteşem olacak.  Bugünde İlkeli Köşemde birbirimize yüksek sesle duyuracağımız bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum, gelin yine hep birlikte okuyalım!.
‘Bir zamanlar bir adam bir at satın aldı. Fakat alışverişin hemen arkasından atın hasta olduğunu fark etti. Onu geri vermek istiyor ama satan adamın atı almayacağından endişe ediyordu. Bu yüzden önce kadıya gidip işi resmi olarak halletmek istedi. Ancak kadıyı yerinde bulamadı. Mahkeme ertesi güne kaldı. Hasta at ise gece öldü. Adam, ertesi gün olanları kadıya anlattı, ne yapabileceğini sordu. 
Kadı; "Zararı ben ödeyeceğim" dedi. Şaşkınlıkla kadıya bakan adam, "Sizin konuyla bir ilginiz yok, niçin siz ödeyeceksiniz ki" dedi.  Kadı su manidar cevabı verdi; "Evet, görünürde benim konuyla ilgim yok ama işin aslı öyle değil. Sen geldiğinde ben yerimde olsaydım, atı geri verdirirdim, sen de paranı geri alırdın. At da senin elinde değil, sahibinin elinde ölmüş olurdu. Şimdi buna imkan kalmamıştır. Senin zararına benim makamımda bulunmamam sebep oldu. O yüzden zararını ben ödeyeceğim" dedi ve ödedi. 
O kadı, sonradan Osmanlı'nın ilk Şeyhülislam'ı olacak olan Molla Fenari idi. Molla Fenari yaklaşık 1350 yıllarında Maveraünnehir'de doğmuş ve Anadolu'ya göçetmiştir. Asıl adı Şemseddin Mehmed'dir. Babası Muhammed Hamza b. Ahmed tasavvuf ile uğraşmakta idi. Fenari lakabını ya Bursa Yenişehri civarında bulunan Fener kasabasından almıştır ya da babasının fenercilik yapması dolayısıyla almıştır. Molla Fenârî küçük yaşta babasından tasavvuf öğrenmiştir. Medrese eğitimi sırasında Mevlânâ Alâuddîn Esved, Cemaleddin Aksarayî ve Somuncu Baba'nın derslerine devam etmiştir. Molla Fenari Bursa'da müderrislik, kadılık ve müftülük yaparken gelir sağlamak için ipekçilik de yapmıştır.
Molla Fenari, Bursa kadısı iken reisliği yaptığı mahkemede Yıldırım Bayezid'in şahitliğini kabul etmeyerek, adalet önünde hükümdarla herhangi bir vatandaşın eşit haklara sahip olduğu ilkesini getirmiştir. 1430 yılında da Bursa'da vefat etmiştir. O yılların koşullarında kıymetli bir devlet adamı gelip geçmiştir bu dünyadan. Alınacak ders, yapılacak çok iş var günümüz koşullarında da. 

İlkeli Söz; Ne diyordu Hz Ali; "Devletin dini adalettir, adaleti olmayan devlet zaten dinsizdir."