İlkeli Köşemin bugünkü konuğu belkide daha önce hiç duymadığınız bir teori.

Kırık cam teorisini daha önce duymuş muydunuz? 

Amerikalı suç psikoloğu Philip Zimbardo'nun 1969 yılında yapmış olduğu bir deneyden esinlenerek elde edilmiş kriminolojik bir teoridir. Yolda yürürken portakal yediğinizi hayal edin. Soymaya başladınız ve işiniz bittiğinde elinizde bir sürü kabuk kaldığını fark ettiniz ve çöp kutusunun çok uzakta olduğunu gördünüz, ardından gözleriniz yere kaydı. Eğer yerde başka çöpler de görürseniz muhtemelen siz de yere atarsınız ama yerde hiç çöp yoksa o zaman portakal kabuklarını yere atmadan önce iki kez düşünürsünüz.

Kırık pencere teorisi ya da daha bilinen ismiyle kırık cam teorisi insanların olduğu çevrede bozulma varsa, yasanın olmadığı düşüncesinin benimsendiğini öngörüyor. Ünlü Stanford hapishane deneyiyle tanınan ve bu konuda pek çok kitaba ve filme ilham kaynağı olan profesör Philip Zimbardo, bir başka başarılı ancak görece daha az ünlü araştırmaya önderlik etmiştir. Bu deneyde, iki sahipsiz araç biri zengin diğer fakir bir mahallede olmak üzere iki ayrı sokağa bırakılmıştır. Birkaç saat içinde, fakir mahalledeki araç oldukça büyük zarara uğrarken diğeri olduğu yerde zarar görmeden kalmış ve bu sonuçlara göre, “yoksulluk ve ötekileştirme” bu suçun işlenmesinde en büyük rolü oynamıştır kanısına ulaşılmıştı. Fakat deney hala tamamlanmış değildi. Daha sonra araştırmacılar durumda şiddet ve değişiklik yapmak ve gözlemlemek için hala mükemmel durumda olan arabanın camını kırdılar. Sizce ne oldu dersiniz? Hırsızlık, şiddet ve Vandalizm bu arabanın da sonunu aynen fakir mahalledeki arabaya benzetti. Sonuç olarak, araştırmacılar sebebin yoksulluk olmadığını; terk edilmiş bir aracın camının kırık olmasının kayıtsızlık, zarar verme ve zaten dikkat çekmeyeceği algısının oluşmasına neden olduğunu anladı. Başka bir deyişle, kanunsuzluk, kuralsızlık ve itaatsizlik hissi yaratılmış oldu. Kırık cam. O aracın zaten değersiz olduğu izlenimini yarattı. Bu koşulda, arabaya yapılan her bir saldırı vandalizm kontrol edilmez hale gelinceye kadar bu fikrin onaylanmasına ve tekrar edilmesine neden oldu. 80’lerde New York metrosu, şehrin en tehlikeli yeriydi. Kırık cam teorisini referans alarak metro istasyonundaki zararı telafi etmeye koyuldular. Her yer temizlendi, grafitiler silindi ve soygunlara karşı büyük önlemler alınarak cezalar kesilmeye başlandı. Sonuç olarak metro daha güvenli bir hale getirildi. Bu sonuçları takiben New York polisi suça karşı sıfır tolerans gösterdi. Herhangi bir kanun veya kuralın çiğnenmesi kesinlikle yasaklandı; toplumun temiz ve düzenli olması için teşvikte bulunuldu. Yani, sonuçta New York City’deki suç oranı büyük ölçüde azaltılmış oldu. Kesin olmayan kurallarla tıpkı araba deneyindeki gibi camların kırılmaya devam edeceği aşikar. Bu esnekliğin artık çok gevşek olmaya başladığı kuruluşlarda da olabilir. Kimsenin onarmadığı bir binada kırık bir cam varsa, diğer camların sonunun da aynı olması kaçınılmazdır. Eğer bir toplumda umutsuzluk işaretleri görülüyor ve kimse umursamıyorsa, bu o toplumda daha fazla suç işlenmesinin yolunu açabilir.

Küçük aksaklıklar büyük problemlere ve bunlar da kaosa neden olabilir. Bu yalnızca somut varlıklar için geçerli değil; yolsuzluk da buna verilebilecek bir diğer örnek. Eğer küçük taşkınlıklar çıkmasına izin verilirse insanlar aynı türden suçları daha sık işlemeye başlar. Bu teoriden yola çıkarak insan davranışlarını anlayabilir, aynı ölçüde değerlendirme yaparak tüm kötülüklerden ve kötü addettiğimiz tüm davranışlardan uzak kalmamız için adımlar atılabilir. 

İlkeli Söz; Küçük aksaklıklar büyük problemlere ve bunlar da kaosa neden olabilir.