Benim Büyük Felaket dediğim kamuoyunda Asrın Felaketi olarak nitelenen depremin ardından gözler İstanbul’a çevrildi ve İstanbul için tehlike çanlarının artık aralıksız çaldığı bilgileri tek tek uzmanlarca zikredilmeye başlandı.

Büyük Felaket uyarılarında bulunup haklı çıkan ve hemen hemen tüm tv kanallarından artık evimizin insanı olan uzman isim Celal Şengör Hoca’nın kaleme aldığı hepimize ayna olacak, acı itiraflarla dolu, birazda iğneleyici ve içinde kinaye barındıran bir yazıyı yine İlkeli Köşemde sizlerle paylaşıyorum. Buyrunuz beraber okuyalım.

‘Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik plajları doldurur, plansız şehirlere şekilsiz gökdelenler inşaa ederek yaşanmaz hale getirir, ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, şehirlisiyle köylüsüyle okumaz, kendi tarihini öğrenmek için yeteri kadar çaba sarfetmez. Kendi tarihinden maalesef habersizdir. Aslında yabancı hayranlığından ne dilini, kendi ana dilinde okuyup öğrenemediği için ne dinini bilir, ne gerçek geleneklerini tanır, ne de toplumsal değerlerinin evriminden haberdardır.

Muhteşem Yüzyıl diye televizyonlarda alkışladığı dönemde, devletinde Amerika’dan gelen gümüşün ilk enflâsyonu başlattığını bilmez!

O, muhteşem(!) yüzyılda Anadolu’da medrese o kadar ayağa düşmüştür ki, öğrenci haydutluğa başlamıştır (buna softa şekâveti denir). Avrupa’da ilk yenilgimizi Muhteşem(!) Süleyman devrinde aldığımız gibi (1.Viyana bozgunu 1529), Hint Okyanusuna her çıkışımızda mini mini Portekiz’den sopayı yiyip Kızıldeniz’e veya Basra Körfezi’ne tıkılışımız da bu büyük(!) padişah efendimizin devrindedir. Yine onun zamanında dünya keşfedilirken, Hint Okyanusu’na kadırga denen sandallarla açılan ve 1554’te Hindistan’da karaya oturan büyük(!) bir amiralimiz, yürüyerek üç senede Hindistan’dan Edirne’ye gelmiş ve meşhur bir kitap (Mirâtül Memâlik) yazmıştı. El alemin dünyayı öğrendiği bu dönemde Seydî Ali Reis gazel söyleyip, eğlence partilerini anlatmaktan başka tek bir detaylı coğrafya bilgisi toplamayı gerekli bulmamıştı.

Büyük(!) Sultanımız Süleyman’ın Fransa kralı 1.François’i hapisten bir mektupla kurtardığını okurduk mektepte. O François’nın kurduğu Collège de France bugün dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biridir. Bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldı?

Bir Kurtuluş Savaşı ile milletimiz yeniden ayağa kalktı ve bize bütün dünyada saygınlık kazandıran, aklımızı kullanıp onurlu insanlar olmamızı sağlayan Atatürk ile Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve bugün en gelişmiş ülkelerden Japonya’sı, Avrupa Ülkeleri’nin neredeyse tamamı bile hala Atatürk’ü saygıyla anarlar. Cehalet tüm fenalıkların anasıdır. Biz de o anayı besleyip büyüttüğümüz sürece ölürüz, ölmeye mahkumuz. Artık yeter! Memleketimde her elimi attığım yerde cehaletile karşılaşmaktan bıktım.’

Prof.Dr. Celal Şengör; Ayrıca, halka bilgi vermekten çok uyutmaya odaklanan, kavgalarla reyting toplamaya çalışan, yok kuaförüm sensin, yok yemekteyiz veya temizlik benim işim, ahlak yoksunu konulardan oluşan, fragmanında dahi vurmaktan, silahtan, bıçaktan, kavgadan, çığlıktan, saygısızlıktan, burhana sürüklemekten başka hiç bir amacı olmayan dizler gibi basit, birbirini aşağılayan, saçma sapan programlardan da artık bıktığını, usandığını, bu kanalları yönetenleri şiddetle kınadığını ve bir an önce aydınlatıcı öğretici programların hazırlanıp yayınlanması gerektiğini söyledi. Bunlar Celal Şengör Hocamızın görüşleri, saygı duyarız, duymayız bu bizlere kalmış. Ders çıkarırız, çıkarmayız bu da bizlere kalmış. Fikirlerini paylaşırız, paylaşmayız bu da sizlere kalmış bir olaydır. Bunca yaşadığımız dertler, bugünün şartları dolayısıyla şapkayı önümüze koyup düşünmek de düşünmemek de hepimize kalmıştır.

İlkeli Söz; Köprüden önce ya son çıkıştan çıkarsın ya da gittiğin yoldan gidersin.