İlkeli Söz; Biz adamın az, adamlığın öz olduğu yıllarda yaşayan nesiliz.

Her şeyin artık çok hızlı yaşandığı, hızlı tüketildiği ve hatta bir çoğumuzun günün, zamanın hızına yetişemediğimiz dönemlerdeyiz.Öyle ki hastalıklar bile çok hızlı yayılıyor, çok hızlı ilerliyor oldu. Gün bugün hepimizin şapkalarımızı önümüze koyup adeta fabrika ayarlarımıza geri dönme zamanı gelmiş hatta çoktan geçmeye başladı bile. Ya frene basacağız ya uçurumdan 180 km hızla uçup yok olacağız. Yaşamımızı yeniden yavaş zamanların yaşandığı dönemlere göre dizayn etmek neredeyse artık nefes alabilmeye devam etmek için zorundayız. 

Öncelikle gerçek tuza yani öğütülmemiş kaya tuzuna dönmeliyiz, işlenmiş tuzu evlerimize kesinlikle sokmamamız gerekiyor. Dünyanın en doğal dezenfektanı olan sirkeyi evlerimizden, elimizin altından eksik etmeyelim. Çörek otu bir çok derde deva. Peygamber Efendimizin her gün düzenli tükettiği çörek otunu biz de mutlaka kullanalım. Herşeyin azı karar çoğu zarar ilkesinden yola çıkarak yemeyi az tüketin ama organik yiyecekler tüketmeye özen gösterin. Ev yapımı yoğurdu evinizden eksik etmeyin. Öğününüzün birinde sadece çorba olsun. Tek çeşit yemek yeyin. Bol su için. Hazır ve paketli gıdalardan uzak durun. En basit hastalıkta kimyasal ilaçları kullanmayın. Hayatınıza sevgiyi, saygıyı, paylaşmayı, dostluğu katın. Sabahları mutlaka aynaya bakın ve gülümseyin. Hiç bir şeyi mecburen yapmayın. Huzursuz olduğunuz ortamlardan kaçarak uzaklaşın. Hayatınıza yetebileceğiniz kadar insan sokun. Kimin yanında olursanız olun, kendiniz olun. Talebi azaltırsanız her şey daha güzel olacaktır. Az öz her zaman kalite getirir.  Eskiden her gün tavuk veya kırmızı et yemiyorduk. Ama yediğimiz zaman aynı soranın etrafında tadına varabiliyorduk.

Eskiden pazardan birer, ikişer kilo bir şeyler alınır, annelerimiz onu bir hafta yetirirdi. Böylece fazla tüketim ve obeziteyi de önlemiş olurlardı. Eskiden pirinç pilavı ayda bir, bayramda, misafir gelince yapılırdı. Tatlı hazır alınmazdı, anneler yapardı. Şeker çabuk bitmesin diye az şeker koyardı. Unu fazla elemezlerdi, hamur çok olsun diye. O anneler bunu yaparlarken idare edelim demişlerdi. Ama o nesli diyabetten korumuşlardı. Turşuyu, reçeli evde hazırladıkları için katkı maddeli hiç bir şey eve girmezdi. Sadece yemek değil kıyafetti yaşam tarzıydı her şey az ve özdü. Eskimeden ayakkabı ve kıyafet alınmazdı. Banyoda duran kalıp sabun bütün aileyi temizler, rengarenk jel ve şampuanlar gibi kaşıntı yapmazdı. O anneler, çocuklar azla yetinir, vara, yoğa, babalara trip atmazlardı. Babalar dik durur, yuvasının rızkı için dişinin, tırnağının gücüyle, yorulmak nedir bilmeden var güçleriyle çalışırlardı. Eşler arasında hürmet ve sadakat vardı. Onun için uzun uzun evli kalabildiler. Çok şey kaybettik toplum olarak, çok şey. Yeniden başarabilir miyiz, bilmiyorum. Yeniden fabrika ayarlarımıza dönsek, dönebilsek keşke. Hadi başlayalım.