Önemli uyarılarda bulunan Jinekolojik Onkoloji Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ateş Karateke, bu hastaların jinekolojik takiplerinin düzgün bir şekilde yapılmasının kritik olduğunu vurguluyor.
Ülkemizde kadınların yaklaşık olarak her 8'inden biri, yaşamları boyunca meme kanseri teşhisi alıyor. Meme kanseri tedavisini tamamlamış olan hastaların, yumurtalık kanseri riski ile karşı karşıya olabileceği konusunda önemli uyarılarda bulunan Jinekolojik Onkoloji Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ateş Karateke, bu hastaların jinekolojik takiplerinin düzgün bir şekilde yapılmasının kritik olduğunu vurguluyor.
Ayrıca, ailesel hikâyesi olan vakaların belirlenmesinin büyük bir öneme sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Karateke, "Bu kişilerde ikincil kanser riski daha yüksektir ve ailenin diğer bireylerinin düzenli olarak takip edilmesi gerekmektedir. BRCA 1 ve BRCA 2 mutasyonu taşıyan bireyler için ise 25 yaşından sonra yıllık manyetik rezonans görüntüleme ve her 6 ayda bir meme klinik muayenesi ile takip edilmesi gerektiğini" belirtiyor.
Prof. Dr. Ateş Karateke, Gazete Yazıyor'a yaptığı açıklamada meme kanseri sonrası oluşabilecek risklere dikkat çekiyor ve meme kanseri tedavisi gören hastaların uzun vadeli sağlık takibinin hayati öneme sahip olduğunu vurguluyor.
Gazete Yazıyor sordu Prof. Dr. Ateş Karateke, cevapladı. Detaylar haberimizde…
İkincil kanserler ailesel risk taşıyanlarda daha yüksek sıklıkta görülür diyorlar. Bunun doğruluk payı nedir?
Ailesel kanser geçmişi bulunan kişilerde ikincil kanserler daha sık görülür ve aile üyelerinin düzenli olarak takip edilmesi gereklidir. Özellikle birinci dereceden akrabalarında over kanseri veya premenopoz döneminde meme kanseri öyküsü bulunanlar, 40 yaşından önce meme kanseri geçirenler, her iki meme de primer meme kanseri gelişenler, genetik araştırmalar için uygun adaylardır. BRCA 1 ve BRCA 2 mutasyonları taşıyan bireyler, 25 yaşından sonra yıllık olarak manyetik rezonans görüntülemesi ve her altı ayda bir meme klinik muayenesi ile takip edilmelidirler. Bu kişilerde ayrıca diğer meme kanseri riskini azaltma stratejileri de değerlendirilmelidir, bunlar arasında koruyucu meme dokusunun cerrahi olarak çıkarılması ve selektif estrojen reseptör modülatörleri olarak adlandırılan ilaçların kullanımı bulunmaktadır.
Yumurtalık kanseri tarama yöntemleri nelerdir ve ne zaman etkili olabilir?
Genel olarak BRCA taşıyıcılarında 30-35 yaşlarından başlayarak Ca 125, trans vajinal ultrasonografi ve klinik muayene ile tarama önerilmektedir. Bununla birlikte hastaların; yumurtalık kanser tarama yöntemlerinin, kanseri erken yakalamakta her zaman etkili olmayabildiğini bilmeleri gerekir. Oral kontraseptiflerin kullanılması yumurtalık kanseri için koruyucu da olsa meme kanserli olgularda kullanılmasını önermemekteyiz.
Jinekolojik kanser riskini azaltan seçenekler nelerdir?
Aile planlaması tamamlanmışsa veya kişi 35 yaşını geçmişse, yumurtalık ve fallop tüplerinin alınması düşünülebilir. Bu seçenek, jinekolojik kanser riskini yüzde 85 ile yüzde 96 oranında azaltabilir. Ancak, BRCA mutasyonu taşıyan bireylerde karın iç zarı kanseri riski devam edebilir. Rahim (uterus) ise yumurtalık ve tüplerle birlikte alınması konusunda kişinin tercihine bırakılabilir. Rahmin alınması, özellikle tamoksifen gibi ilaçları kullanması gereken kişilerde endometrium kanseri riskini ortadan kaldırabilir. Bu aynı zamanda hekimin hastayı daha iyi takip etmesini sağlar ve olası ikinci operasyonlardan kaçınmalarına yardımcı olur.
Tedavi sonrası takip ve muayeneler nasıl olmalı?
Özellikle ilk beş yıl hastalığın devam edip etmediğinin veya nükslerin gelişip gelişmediğinin anlaşılacağı dönemdir. İlk beş yılda 4 ile 6 ay ara ile klinik muayene, kan tahlilleri ve her yıl mamografi veya meme MR’ı ile olgular takip edilmelidir. Ayrıca hastanın şikâyetlerine bağlı olarak kemik sintigrafiler, akciğer tomografileri ve PET CT kontrolleri yapılır.
“VAKALARIN YÜZDE 60’INDA KOLDA LENFÖDEM GELİŞİMİ GÖRÜLEBİLİR”
Vakaların yüzde 60’ında kolda lenf ödem gelişimi görülebilir. Kol egzersizleri ve kompresyon sağlayan kolluklar tavsiye edilir. Kolun travmalardan korunması önemlidir. Lenf ödemi gelişen olgularda, deneyimli bir fizyoterapi uzmanının rehberliğinde lenf ödem tedavisi alınmalıdır.
“MENAPOZA BAĞLI KEMİK ERİMESİ ERKEN YAŞTA BAŞLAYABİLİR”
Kemik erimesi ve tedavi ne şekilde olmalı?
Yine aynı şekilde kemoterapi ile veya ilaçlarla oluşan erken menopoza bağlı kemik erimesi erken yaşta başlayabilir. Ayrıca birçok olguda tedavi sonrası kullanılan tamoksifen ve aromotaz inhibitörleri kemik erimesini hızlandırır. Standart olarak günde 1200-1500 mg calcium ve günde 400-800İU vitamin D desteği verilmelidir. Kemik dansitesi ölçümleri takip amacıyla kullanılmalıdır. Kemik erimesi riski yüksek olan olgularda bisphosphonate tedavisi veya raloxifene kullanılabilir.
“TAMOKSİFEN BAĞLANTILI ANORMAL VAJİNAL KANAMA ÇOK DİKKATLİ ARAŞTIRILMALI”
Tamoksifenin rahim duvarına yani endometriuma olan östrojenik etkisi, 50 yaş üstü hanımlarda rahim kanser riskini 2-3 kat artırmaktadır. Bu sebeple tamoksifen kullanan olgularda anormal vajinal kanama çok dikkatli araştırılmalıdır. Tamoksifen kullanan olgularda transvajinal ultrasonografinin sınırlı bir rolü vardır. Çünkü artmış endometrial kalınlık ölçümleri ve polipler tamoksifene bağlı oluşan zararsız oluşumlardır. Hasta rahim kanaması geçirmişse azlığına çokluğuna bakılmaksızın endometriumda biopsi alınmalıdır. Bu sayede tamoksifen ile yan etki olarak oluşan rahim kanserine erken tanı konulabilir.