Yeşilçam'ın babacan figürü Hulusi Kentmen'in tiyatro topluluğu, torunu Melek Kentmen'in girişimiyle yeniden hayat bulacak.
Melek Kentmen Hanımefendi, gerçekleştirdiğimiz sohbette hem Hulusi Kentmen Tiyatrosunu hem de Türk Sineması'nın unutulmaz isminin özel hayatına dair bilinmeyenleri Gazete Yazıyor'a anlattı.
Yeşilçam denildi mi bazı izimler vardır ki hiç tanışmamış olsak da içimizden biridir. O sıcaklığı bizlere yansıtır. Yeşilçam'ın tatlı sert ismi Hulusi Kentmen de 7'den 70'e herkes için öyle bir aktördü. Kimisinin babası, kimisinin dedesiydi. Hulusi Kentmen'in hatıraları belki Yeşilçam'da kaldı ancak torunu Melek Kentmen, dedesinin anısını yeni nesillere de aktarmakta kararlı. Dedesinin 1962 yılında kurduğu Hulusi Kentmen Tiyatrosunu yeniden hayata geçirmeye hazırlanan Melek Kentmen'le son derece keyifli ve içten bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisini son Kentmen olarak nitelendiren Melek Kentmen, hem Hulusi Kentmen Tiyatrosuyla ilgili son durumu aktardı hem de dedesiyle ilgili daha önce hiç duyulmamış şeyleri anlattı.
"BENDEN BAŞKA KENTMEN YOK"
Melek Hanım, Hulusi Kentmen Tiyatrosunu yeniden kurma fikrinin nasıl oluştuğunu şöyle anlattı: "Zaman ne kadar doğru bilemiyorum ama hep hayalimde, aklımda olan, gelecek nesillere taşımak istediğim, Hulusi Kentmen adını ya da Yeşilçam adını yaşatmasını istediğim bir projeydi. Çünkü ben son Kentmen'im. Benden başka Kentmen yok. O yüzden gelecek nesillere de kalması için, adının yaşaması için böyle bir girişimde bulundum."
Ancak maalesef Türkiye'de tiyatro, hak ettiği değeri görmüyor. Bu nedenle Melek Kentmen de bazı zorluklarla karşılaşıyor. Ancak son derece kararlı olan ve Hulusi Kentmen ismini yeniden yaşatmak isteyen Melek Hanım, "Aslında bu tüm özel tiyatroların yaşadığı bir sıkıntı. Maddi yetersizlik, yer bulamama. Sahne bulamıyorsunuz, bulduğunuz sahne gerçekten fahiş rakam oluyor ki siz ne kazanacaksınız ki bunu ödeyebileceksiniz. Oyuncuların kaşe ücretleri de var. Ama bu riski göze alarak girdik. Gene de her şey güzel olacak diyoruz" dedi.
"DEDEMİN ELİ HALA OMZUMDA"
Konu dönüp dolaşıp Yeşilçam'ın çınarı Hulusi Kentmen'e geliyor. Filmlerde alıştığımız o otoriter ama sevecen karakterlerin arkasında gerçekte nasıl bir Hulusi Kentmen vardı. Melek Kentmen'in, dedesinden bahsederken adeta gözlerinin içi gülüyor. Aslında televizyonlarda gördüğümüzden pek de farklı değilmiş Hulusi Kentmen. Torun Kentmen, onu şu sözlerle anlatıyor: "Televizyonda ne görüyorsanız aynısıydı. Tatlı sert ama çok disiplinli. Asker kökenliydi, deniz astsubayıydı. Biz çok kalabalık bir aile değiliz. Dolayısıyla öyle bayram sabahlarında çok kalabalık bir soframız hiçbir zaman olmamıştır ama dedem masaya gelmeden de o sofraya oturmazdık, yemeğe o başlamadan başlayamazdık. Beni pek böyle kucağına alıp sevdiğini hatırlamam ama bakışları şefkat doluydu. Bazı insanlar vardır hiç ölmeyecekmiş gibi hissedersiniz, o hep sizin arkanızda gibidir. Evet, dedemi kaybettim ama bir şekilde hep arkamda. Elini omzumda hep hissediyorum."
SAHNE TUTKUSU ÇOCUKKEN BAŞLAMIŞ
Dedesinin tiyatro aşkının çocukluktan geldiğini söyleyen Melek Kentmen, "İzmit'te okurken, okulun tiyatro sahnesini kullanıyorlarmış. 'Girdi kanıma mikrop bir kere' diyor. Aslında dedem ufak ufak sinyalleri vermiş. Tiyatro o zaman da kazandırmıyormuş ki dedem, 'Benim bir mesleğim olsun. Ondan sonra tiyatroyla ilgileneyim' demiş. Ondan sonra askerliği seçiyor, orduya giriyor ve ordudayken tiyatro sahnelerine tekrar geri dönüyor. Aslında bu yaptığı yasak. Ama tabi o zamanlar televizyon ve sinema bu kadar yaygın değildi. Dolayısıyla adı duyulmadı. Tiyatroya başlıyor ve tiyatro sahnesinde de sinema için keşfediliyor. Ondan sonra hep film çevirdi." dedi.
Melek Kentmen'e soruyoruz: Dedeniz tiyatroyu mu, sinemayı mı daha çok severdi? Melek Hanım'ın cevabı, "İkisini de. Sinemadan da hiç vazgeçemedi tiyatrodan da. Sadri Alışık'la oynadı, Neriman Köksal'la oynadı ki bunlar için de genç değildi. Belli bir yaştaydı ama oynadı." diyor.
"DUBLAJINI SENARYODAN FARKLI YAPTILAR"
Melek Kentmen, 500'den fazla film çeken Hulusi Kentmen'e yapılan ayıbı ve Yeşilçam'a küsme hikayesini de Gazete Yazıyor'a açıklıyor: "Yeşilçam başka taraflara evrilmeye başlayınca dedem bıraktı. Kendi de oynamak istemedi çünkü bir iki acı tecrübesi oldu. O zaman dublaj yapılıyormuş, kendi sesleriyle konuşmuyorlardı. Dedeme bir film teklifi geliyor ve konuşmaları tamamen değiştiriyorlar. Aslında dedemin kabul ettiği senaryo çok farklı ama orada dedemi bir genelev patronu olarak gösteriyorlar. 'Tamam şu kadını size yolluyorum' diyormuş gibi seslendiriyorlar ki alakası yok. Çünkü dedem kendi imajını zedeleyebilecek bir adam değildi. Ondan dolayı da Yeşilçam'a küstü. Ondan sonra sözleşmeyi iptal etti ve film çıkmadı. Normal hayatında da çok seviyeli bir insandı öyle bir rolü asla kabul etmezdi."
ÖRNEK BİR AŞK HİKAYESİ
Hazır Melek Hanım'ı yakalamışken, dedesinin babaannesiyle tanışma hikayesini de soruyoruz kendisine. Dedesi ve babaannesinin evliliğine her zaman gıpta ettiğini belirten Melek Kentmen, "Dedem Kasımpaşa'da görevliyken babaannemlerin kiracısı olarak alt katını tutuyor. Babaannemin 2 kulağı da duymazdı, küçükken geçirdiği rahatsızlıktan dolayı yüzde 100 sağırdı. Ama dudak hareketlerini okurdu. Orada aşık oluyorlar birbirlerine. Babaannem o zaman 15, dedem 25 yaşında falan. Şimdi olsa sapık gözüyle bakarlar ama o zaman aşık olmuşlar birbirlerine. Sonra evleniyorlar." diyor.
"BABAANNEMİ MASADA BIRAKIP GİTMİŞ"
Melek Kentmen, dedesi ve babaannesi Refika Hanım'ın bir anısını da büyük bir içtenlikle anlatıyor: "Modern bir ailede büyüdük biz. Dedem de modern bir adamdı, babaannem de modern bir kadındı. O yıllarda alkol alan bir kadın gördüğü zaman babaannem diker gözlerini ona bakarmış. Dedem bir gün, bir erkeğe bakıyor zannederek babaannemi masada bırakıp kalkmış. Babaannem kendine gelmiş ve dedem yok. Babam da küçük, daha 8 aylık falan pusette yanında. Babaannem garsona diyor ki 'Beyefendi karşımda oturan eşim nerede?' Garson diyor ki, 'Ohoo hanım o kalkalı 2 saat oldu'. Yani babaannem 2 saat boyunca gözünü alkol alan kadına dikmiş. Dedem de kıskanmış ama Allah'tan evleri yakınmış. Ama düşünün yani gece o vakitte yanında çocukla bırakıvermiş. Çok kıskançtı."
Hulusi Kentmen Tiyatrosunun yeniden açılacak olmasının heyecanını yaşayan Melek Kentmen, Yeşilçam'ın unutulmaz ismini tiyatro sahnelerine yeniden yazmak için artık gün sayıyor. Kentmen Tiyatrosunu tiyatro severler de sabırsızlıkla bekliyor.