Maddiyatın, gücün ve hırsların bir işe yaramadığını gördüğüm şu dünyada kendime soruyorum; “Ne, için yaşıyoruz biz?”
İzliyorum, dinliyorum, gözümü kapatıyorum beynim durmuyor. Gördüğüm görüntüler hafızamdan asla silinmeyecek.
Duygularım iyice karışmaya başladı. ‘iyi miyim, kötü müyüm? Anlayamıyorum. Şuan bedenim ve iç dünyam bir başkasına ait. Deprem bölgesinden uzaktayım ama sanki her yer orası gibi.
İnsan üzülmekten, endişe etmekten, beklemekten yorulur mu?
Yorulur…
Enkaz çalışmalarından en çarpıcı görüntüler gelmeye devam ediyor.
Ekipler enkaz altındaki potansiyel yaralı kardeşlerimizin duyması için hep bir ağızdan “Sesimi duyan var mı?” diye bağırıyor.
Kaç gün geçti sayamıyorum.
O kadar saat ve gün sonrası enkazın altında kalan vatandaşlarımızın sesini duyurmaya hali kaldı mı?
Belki de yarı baygın, belki de sesini duyuracak dermanı yok.
Bir insanın ömründe yaşayamayacağı travmaları yaşıyoruz ülkece.
Enkazdan çıkartılan vatandaşların sözleri ise yürekleri dağlıyor.
Peki ya sonrasında;
“Nasıl unutacağız?”
“Nasıl atlatacağız?”
“Nasıl yaşamaya devam edeceğiz?”
Bizler o anı yaşamadan bu kadar etkilendiysek ya orada o deprem anını yaşayan kardeşlerimiz nasıl atlatacak bu durumu?
Maddiyatın, gücün ve hırsların bir işe yaramadığını gördüğüm şu dünyada kendime soruyorum;
“Ne, için yaşıyoruz biz?”
Tek diyebileceğim, umudumuzu ve mucizelere olan inancımızı kaybetmeden insanca yaşamaya devam edelim.
Kapılarımız daima mucizelere açılsın.
Sevgiyle kalın.