Hayatı bir dakika bile ertelememek gerek. Bir yere mi gitmek istiyorsun, git. Yemek mi yiyeceksin, ye. Seni seviyorum mu diyeceksin, söyle. Yaşadığımız depremler acı da olsa bize gerçekleri öğretiyor.
Sosyal medya da gezinirken bir depremzedenin çektiği video paylaşımını gördüm. Acı çok acı ama maalesef gerçek.
İşte duygu yüklü paylaşılan sözler…
“3+1 / 4+1 saraylar gibi evlerden vazgeçin”
“ 1+1 olsun çoluk çocuğunuz yanınızda olsun yeter”
“3+1 evim vardı. Eşim; 2 kızım bir oğlum var diye oğlan çocuğuna ayrı bir oda olsun diyerek 4+1 istiyordu”
“Bugün 4+1 değil 5 metrekarelik çadırda 3-5 kişi ya da bir koyteynırda 1- 2 aile kalacağız”
“Kimse lüksün peşine düşmesin”
“Eğer 1+1 evin varsa. İçinde soğan ekmek yiyebiliyorsan. Eşin, çocukların yanındaysa en büyük lüks bu bence. Her şeyden daha önemli.”
“ Hiç kullanmadığımız halılar, hiç kullanmadığımız salon takımı şu anda yok”
“Hiçbir şey yok”
“Biz şuan da sadece şükrediyoruz. Rabbim kendimizi, canımızı, eşimizin, çocuğumuzun canını çıkardığına şükrediyoruz”
“ Ama maalesef ne dost kaldı, ne arkadaş, ne akraba”
“Çok kişi var canını yitiren ve enkazın altında bir sürü canlar”
Bu paylaşımı saatlerce, tekrar tekrar izledim. O kadar haklı bir serzeniş ki, o kadar haklı bir istek ki…
Kelimeler boğazımda düğümleniyor. Klavyenin tuşlarına basarken harfleri göremiyorum.
Evet, belki de birçoğumuz yaşadığımız evleri beğenmeyip daha iyisini istedik, istiyoruz da. İnsanız, zaaflarımız var. İyisini istemek hakkımız da.
Ama hayat bu ya bir anda seni 5 metrekarelik bir çadıra mahkûm edebiliyor.
Bu yüzden her anımızın tadını çıkaralım, bir dakika bile harcanacak vaktimiz yok.
Yüzümüzdeki tebessümlerimiz solmasın.
Sevgiyle kalın…