İlkeli Söz; Sizden başka hiç kimse başarılı olmanızı engelleyemez.
İlkeli Köşe’mde sizlerle bu kez de‘84 yaşındaki genç bir delikanlının 40 yaşından sonra deneyimlediği ilham verici başarı öyküsünü sizlerle paylaşacağım. Gelin yine birlikte okuyalım.
‘44 yaşında İngilizce öğreniyor. 49 yaşında evsiz sokaklarda kalıyor hiç bir varlığı kalmıyor. 50 yaşında yüzme öğreniyor. 70 yaşında kaslarını güçlendiriyor. 79 yaşında podyumda yürüyor.
83 yaşındaki Deshun Wang, Çin’de oyunculuk ve modellik gibi işlerle uğraşıyor. Son derece aktif bir yaşam süren Wang "yaşlılık" konusundaki tüm tabuları yıkmayı başarıp hepimize ilham kaynağı oluyor. 79 yaşında ise ilk kez podyuma çıkan Wang; “Herkes istediği kadar hayatını değiştirebilir’’ diyor. Yaşın hiçbir önemi olmadığı da yaşadıklarının kanıtı.
“Önemli olan bir amacın olması. Kafa olarak sağlıklıysan, ne yaptığını biliyorsun demektir” diyor. İki çocuk ve bir torun sahibi olan 83 yaşındaki Deshun Wang hala hayalleri olduğunu ve gerçekleştirmek istediğini söylüyor. Wang; “Yaşınızı doğa belirler ancak kafa yapınızı siz” diyor. Ben de 46 yaşına dayanmış biri olarak artık geleceğimi düşündüğümde Wang bana da ilham veriyor. Demek ki neymiş! Bizden başka hiç kimse başarılı olmamızı engelleyemezmiş!
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bir diğer ileri yaşlarda deneyim yaşayan da şöyle anlatıyor;
“Seksen yaşındayım ve geçen yıl, yetmiş sekiz yaşında ölen eşim, son nefesini vermeye yakın, "var mı bir isteğin?" diye sorduğumda; Kedilerden nefret eden bana dedi ki, "lütfen kedimize iyi bak." Evimizdeki kedinin, eşimin değil, ikimizin de kedisi olduğunu, evladımız olduğunu daha yeni anlayabildim. Meğer bir kedi de eşimin kokusunu, sevgisini, şefkatini duyumsayabiliyormuşum ben.
Bugün 80. doğum günüm ve eşime bir mektup yazdım. Bir özür, bir vefa, bir veda mektubu belki de. Eşim herkesi can bildiği için, yüreği herkese açık olduğu için, bu mektubu sizinle paylaşmamı isterdi diye düşünüyorum. “Canım, düğünümüzü anımsıyorum. Davetliler arasında olmayan çingene çocuklar, sahneye çıkıp bizimle dans ettiklerinde çok kızmıştım ve sen bana demiştin ki, "ah, ne güzel bir düğün bu; çocuklar ne güzel dans ediyorlar.”
"Bana bisiklet alır mısın?" demiştin otuzuncu doğum gününde. "El alem ne der, hem ayıp bu yaşında bisiklete binmen!" diye bağırmıştım. Ağlamıştın ve ben gözyaşlarını görmezden gelmiştim. İki ay önce, ilk kez bisiklete bindim ve kapımızın önünde bir bisiklet var şimdi. Çocuğumuz olmadı ve kontrollerde bununla ilgili sağlık sorununun benden kaynaklandığı anlaşıldı. Beni bir kez olsun incitmedin ve dedin ki, "yetiştirme yurdundan bir çocuğumuz olsun, o çocuk ikimizin de can`ı olsun." Seninle günlerce konuşmamıştım.
Ağrılı hastalıklarında bile gülümseyendin sen; bense nezle olduğumda bile suratını asan. Yorgan döşek yattığım zamanlarda, çorba pişirememeyi sana, hiç dert etmedim.
Kırklı yaşlardaydık, bir Anneler Gününde dedin ki bana, “annemi çok özlüyorum" Daha çocukken yitirmişsin anneni ve verdiğim cevaptan bu yaşımda utanabildim daha. “mekanı cennet olsun!” Sana sımsıkı sarılamamak öyle acıtıyor ki şimdi içimi. “Canım, gökyüzü yıldız dolu, gelsene” diye beni balkona çağırmıştın ben futbol maçı seyrederken. “Asıl yıldızlar bizim takımda; vursana be, puu!” diye bağrışımı ve “senin yüzünden golü kaçırdık!” deyişimi anımsadım. Seni çok yalnız bıraktım ben. İşaret dili öğrenmek isteyişini yadırgadım, “ne konuşulur ki sağır biriyle” dediğimde bana ilk kez acıyarak baktığını duyumsadım. Saatlerce sohbet edebildiğin sağır-dilsiz bir arkadaşın olmuştu ve ben çok şaşırmıştım. “Beraber bir kitap okuyalım mı?” demiştin bir gün; Sabahattin Ali’nin bir öykü kitabını göstermiştin “Bir öyküyü sen bana oku, bir öyküyü ben sana okuyayım” dediğinde.
Gülümseyerek, “saçmalama, oku istediğin kitabı; sana karışıyor muyum hiç?” dedim ve bana ilk kez sitem ettin. “Çok şey mi istedim, bir öykü bile okumuyorsun bana.” Canım, Üç ay önce kanser hastası olduğumu öğrendim. Kanser hastası olduğumu öğrendiğim günden beri, şimdiye dek kanser hastası olanlara verdiğim tepkileri düşündüm. “Allah yardımcıları olsun” dedim en çok. Hiçbir kanser hastasıyla empati yapmadım; sen de dahil. Hiçbir kanser hastasının elini tutmadım; sen de dahil.
Kemoterapi sonraları saçları dökülen sen, benden ıhlamurlu şampuan istemiştin saç dökülmesine iyi geliyor diye İçimden, “boşuna para veriyorum kozmetikçiye” demiştim satın alırken. Ah, budala ben! Hayata bağlılığını ve hayata bağlı olmam gerektiğini anlamam için kanser tedavisi görmem gerekiyormuş illaki. Masal kitapları aldım bugün ve öykü kitapları. Yetiştirme yurtlarına gideceğim, hastanelere ve huzurevlerine.
Kimsesiz çocuklara masallar okuyacağım, ağrısı sızısı olanlara Sabahattin Ali öyküleri ve belki de son demlerini yaşayanlara Sait Faik pasajları. Bugün sekseninci doğum günüm ve kocan olup da eşin olamayan beni bağışlaman en güzel hediye olacaktır bana bir tanem. İçini ferah tut olur mu; kedimize iyi bakıyorum ve ona senin şiir defterinden şiirler okuyorum gece yarıları. Hayat, ellerimizden sevdiklerimizi almadan önce onların kıymetini bilelim. Sonrası hem deneyimlemek hem de sevdiklerimizi yanımızda bulabilmek için çok geç olacak.