İlkeli Söz ; Hayatta en hakiki mürşitlerden biri de ‘Biz’ olmaktır.

İlkeli Köşemde yine bir kıssadan hisse hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

‘’Biz çocukken çok fakirdik" diyerek söze başladı. Öyle böyle bir fakirlik değildi bizimkisi gözleri doldu hadi şurada bir yerde oturalımda anlatayım sana içimden geldi valla, hiç kimseye anlatmadım şimdiye kadar. Yıl 1980’li yıllar köyümüzde okul olmadığı için babam köyden 80 km uzaktaki ilçede yatılı okula yazdırdı beni 7-8 yaşlarındaydim  yatılı okula başladım. ilk zamanlar her gece yorganın altında saatlerce için için ağlardım, sadece 15 tatilde ev izni vardı, neyse uzatmayım iyi kötü okul bitti okulda çok başarılıydım, hocalarım üniversiteye mutlaka hazırlan ihmal etme sakın sınava gir diye her zaman tembih ederlerdi bana. Babam köyün çobanıydı, iki kardeşim daha vardı, üstte yok başta yok.

Babama üniversiteye hazırlanmak için kitap lazım diyemedim çünkü biliyorum parası yoktu, desem üzülecek kahır olacak çünkü çok istiyordu benim okumamı.

Anama dedim Ana  çevre köylerde üniversiteyi kazanan varmı? Son iki yıldır bi sorsan

Anam tamam  bi sorayım soruşturayim oğul dedi 

Ertesi gün anam yukarı köyde bir kız çocuğu geçen yıl üniversiteyi kazanmış dedi. Hadi ana kalk gidelim onun  kitapları almam lazım inşallah atmamıştır. Ertesi gün anamla yayan olarak bide yaz günü sıcak, ayağımda kara lastik var çorapsız terliyor  zırt bırt çıkıyor ayağımda gittik. Yoksuluk diz boyu çobanlık yaptığım için  kumral olan saçlarımın uçları güneşte yanmış sarı bom boz olmuşum yolda ayağımı pişirdiği için kara lastiği elime almışım çıplak ayakla üniversiteyi kazanan kızın evine gittik. Anam durumu anlattı sıkıla sıkıla mahcup, hayırlı olsun sizin kız üniversiteyi kazanmış bizim oğlan da sınava girecek varsa eski kitaplarını bize verseniz dedi. Kızın anası bir sorayım kıza dedi. Kızı çağırdı. "Kızım eski kitaplarını istiyorlar" Kız "okuyan kim" diyerek pencereden seslendi.

Ben dedim. Sen mi? Dedi. Sen mi üniversite kazanacan, şunun kılığına kıyafetine bak hele, dedi.

Sen git çobanlık yap sana kitaplarımı verip heba etmek istemiyorum dedi. O an başımdan aşağı soğuk terler aktı. Anam: "Hadi oğul gidelim"dedi. ağlamaklı bir sesle. Geri dönerken yolda bi arkama döndüm ki anam ağlıyor. "Ana kurban olam ağlama sana söz ben o üniversiteyi kazanacam sen üzülme yeterki." dedim.

Köye döndük. Gece hiç uyku tutmadı beni. Sabah erkenden kasabaya doğru yola çıktım bu sefer, yalın ayak çünkü kara lastik çok sıkıntıydı. Kasabaya gittim herkese soruyorum. "Bu yıl üniversite kazanan varmı bildiğiniz" Kimsede net bir cevap yok. Bir amca yanına çağırdı beni durumumu anlattım okumak istediğimi söyledim, Düşündü bana "bak oğul" dedi. "Buralarda okuyan pek yok. 

Sen en iyisi yukarı köylere git onlarda okuyan çoktur, bulsan bulsan oralarda bulursun aradığını" dedi. Peki amca nasıl giderim o köylere dedim. Aha şurada traktörler var o köylülerin dedi. Gittim bir traktörün romorkuna atladım yorgunlukta uyuya kalmışım gözümü açtığımda bir köyün içine giriyoruz traktörcü benim farkında bile değil gitti köyün meydanında durdu stop etti evine gitti. Bende indim aşağı  traktörün tekerinin yanına çöktüm, ne kadar oturdum bilmiyorum. Birden Omuzuma bir el değdini fark ettim. "Sende kimsin oğul ne yapayorsun burda ano kurban" dedi yaşlı teyze. Ben de durumumu anlattım teyzeye. Teyze: "Oyy ben kurban olam sana" dedi ve seslendi bütün köye. Herkes başına toplandı, tam iki çuval test kitabı vs. topladılar bana hatta birazda para verdiler, traktörcü de beni ta bizim köye kadar getirdi bıraktı.

Sınava 2 ay vardı bir taraftan çobanlık bir taraftan sürekli ders çalışıyordum. Sınav günü geldi, çok heyecanlıydım sabah erkenden şehre gitmek zordu belki geç kalırım diye anam bana biraz azık çıkını yaptı, gece şehre giden bir arabayla sınavın yapılacağı okulun yanında indim okulun duvarının dibinde sabahladım. 15 gün sonra köye bir resmi araç geldi ben koyun yayıyordum babamı sormuşlar,

Oğlun nerede Babam: davarın önünde hayırdır? Oğlunu görmemiz lazım çağırabilir miyiz? Kardeşim "abi abi muhtar seni çağırıyor" dedi. Köy meydanında bir kalabalık gördüm sadece yaklaştım hayırdır dedim, heyecandan dilim dönmüyor, hayır evlat hayır.’ dediler. Meğer sınavı 1.likle kazanmışım. O an, o heyecandan duymamışım!

Hikayede Kıssadan Hisse; Din, dil, ırk, dış görünüş, üst, baş, kıyafet ayrımı olmaksızın ‘Biz’ olmanın kıymeti paha biçilemez.