İlkeli Söz; Her nasip, vakitine gebedir. İlahi zaman..
Kadının adının olmadığı bir ülkede çocuğun da ne hükmü olur ki!
Yazık çok yazık. Biz kadınlarımızın sesini siyasette, iş dünyasında, erkek egemenliğinin olduğu bir çok alanda daha fazla nasıl yükseltebiliriz diye kendi kendimize dertlenirken, meğer çocuklarımıza sessiz sedasız yıllar boyu canlı canlı cehennemi yaşatıyormuşuz da haberimiz yokmuş!
Kız çocuklarını diri diri toprağa gömenlerden ne farkımız kaldı? Ağlasak boş, susmak bir eylem değil, konuşsak az, haykırsak yetersiz kalıyor. Bugüne kadar bir çok toplum nezdinde kabul görmeyen olaylar için tepki sesi gür çıkanlardan nedense bu kez çok az ses geliyor.
Görmedim, duymadım, bilmiyorum misali üç maymunu oynama zamanı değil zira işin ucunda belki kendi evlatlarımız dizlerimizin dibinde ama doğacak torunlarımız, tohumlarımız için endişelenmeli, kaygılanmalıyız. Şimdi böyle bir olay karşısında ah ah’lardan, vah vah’lardan çok daha öteye sesimiz çıkmalı, hep bir ağızdan aynı anda çok daha yüksek ses çıkarmalıyız. İnançlar, toplum yaşantılarına tarih boyunca müdahale etmiş, emretmiş, düzenlemeler getirmiştir. Ve hep bu emirler, düzenlemeler, müdahaleler iyiye, doğruya, güzele, refaha, mutluluğa, güzel ahlaka, yaşamı saygılı bir düzen içerisinde kolaylaştırmaya yönelik olmuştur.
Dilimin bile varmadığı, dimağımın almadığı bu son yaşanan vahim olay tüm bunlardan yoksundur. Yani bildiğimiz, kabul ettiğimiz, öğrendiğimiz, emredilen, hükmedilenlerin çok dışında, tüm her şeyin üstünde kabul edilmemesi gereken kırmızı çizgimizdir. Keşke çocuklar, tüm acılardan muaf olsalardı da hiç bir kural, kaide tanımayan insanlar onlara el süremesin, dil uzatamasın, dokunamayıp, sesini dahi yükseltemesin. Keşke! Maalesef istatistikler bir tokat misali gerçekleri yüzümüze vuruyor;
2020 yılında 15 yaş altı tam 117 çocuk doğum yapmış! 2020 yılında 15-17 yaş arasında ise 8 bin 154 çocuk doğum yaptı. Bu sayı 2019'da 9 bin 893 iken 2018'de 11 bin 191 ve 2017 yılında 15 bin 160 olarak kayıtlara girmiştir. Bu sayı 15-17 yaş grubunda doğum yapan çocuk annelerin sayısı 2001 yılında sıkı durun tam 50 binden fazlaydı. Yıllar boyu az da olsa azalan bir grafik gözlemleniyor ama ne olursa olsun katiyen kabul edilemez.
‘Herkes kendi evinin kapısının önünü süpürse tüm dünya sokakları temizlenir’ ilkesinden yola çıkarak her evi, her aileyi, her bireyi bilinçlendirmek, farkındalık oluşturmak gerekmiyor mu?
Fiziksel ve ruhsal açıdan olgunlaşmadan asla izdivaç kurma adına adım attırılmaması hususunda yapılması gerekenler acilen masaya yatırılmalı, ivedilikle harekete geçmelidir.
Kanunlar da kural koyucu olmalı, bu konuda devlet yalnız bırakılmamalıdır. Bir elin nesi iki elin sesi misali, tüm kuruluşlar da seslerini yükseltip farkındalık oluşturmalıdır.
İster annesi, ister babası, ister akrabası olsun her kim reşit yaş öncesi bir kız ya da erkeği evliliğe teşvik edip sebep oluyorsa, vesile olup reddetmiyorsa, dinin emridir diyip şirin göstermeye çalışıyorsa asla kabul edilemez bu olay karşısında kulun kula eziyeti sebebiyle aksine düpedüz büyük ve affedilemez bir günah işlemiş olmuyor mudur?