Günümüzde bir çoğumuzda olan tüketim çılgınlığını bireysel olarak fark etmemiz gerçekten çok zor.

Tüketim çılgınlığının altında yatan ana duygu açlık duygusudur. 

Gün içinde gerçekleşen olumsuz durumlar bizi anksiyeteye ve depresyona sürüklüyor sürekli olarak kendimizi mutlu hissedebileceğimiz ortamlar veya objeler arıyoruz.

Genellikle objelerle açlık duygumuzu bastırıyoruz. Bu şekilde kendimizi mutlu güzel veya yakışıklı, özgüveni yüksek bir birey olarak tanımlayabiliyoruz fakat durum hiçte bu şekilde gerçekleşmiyor ve kendimize yeni bir bağımlılık kazandırıyoruz. 

Bir süre sonra tüketilen objenin yerine bir yenisini daha ekliyoruz ve bu her geçen zamanda artış gösteriyor. 

Basit bir örnek verecek olursak akıllı telefonlar en iyi örnek olabilir her sene bir yenisi çıkıyor genellikle ismi güncelleniyor kamerası ve işlemcisi bir tık ileri seviye oluyor aslında eski modelle arasında kullanım esnasında hissedilecek bir fark olmadığını biliyoruz ama bağımlılığımız ve kendimizide eksik hissettiğimiz o aç olduğumuz duygumuz bizi o telefonu satın almaya yönlendiriyor. 

Bu durum karşısında kendimize neden sorusunu yöneltmeliyiz neden bu telefonu satın aldım?

Neden bu teknolojiye ihtiyaç duydum?

Neden eski cihazımı bıraktım?

Eğer bu sorulara mantıklı cevaplar veremiyorsak artık kendimize bir dur demeliyiz. Kendimizi duygusal açlıkta bulduğumuz zaman alış veriş yapmak yerine kendimizi dinleyebilir veya arkadaşlarımızı arayarak veya buluşarak sohbetler edebiliriz.

İlk başlarda bu durumlar bizi biraz rahatsız veya garip hissettirebilir ama daha sonrasında sohbetlerin ardı arkası kesilmeyince arkadaşlarınızdan gelen iyi ki çağırdın konuşmak iyi geldi gibi gibi yorumlar bizi hem mutlu ediyor hemde duygusal açlığımızı bastırmaya başlıyor. 

Unutmayın bağımlılığı kabullenmek zordur ama kabullenip devam etmek tercihtir.