Eskiden büyüklerimizin ağzından duyardık Nerede o eski bayramlar? Diye. Çok anlamazdık sanırım biraz de kıymet bilmezdik. Gülüşürdük kendimizce. Şimdi ne demek istediklerini o kadar iyi anlıyorum ki. Şimdi sıra bizde. Yaş aldıkça aynı soruyu ben soruyorum. Nerede o eski bayramlar?
Bayram arefesi günü başlardı hazırlıklarımız. Günler öncesinden temizlik başlardı. Annem, Halam ve Babaannem baklava açma telaşına düşerlerdi. Kaç tepsi yapıyorlardı hatırlayamıyorum bile. Bayram sabahı hep birlikte yenilecek yemekler yapılırdı.
Biz bayram sabahı babaannemin evinde toplanırdık. Erkekler camiden gelene kadar kahvaltı sofrası hazırlanırdı. Ama klasik kahvaltı değil, bildiğin akşam yemeği ziyafetiydi. Etli kuru fasulye, nohut, sarmalar, börekler, etli kapama daha neler neler.
Evimiz bahçeliydi. Halamlar, biz ve babaannem aynı bahçede oturuyorduk. Diğer 3 halam başka semtlerde.
Biz kuzenler her bayram sabahı söylenirdik.
Ay kahvaltı niye yok?
Yemek mi yenir sabah sabah?
Erkenden kalkıyoruz diye söyleniriz…
Birlikte yer sofrasında ( O zaman masa yoktu) oturup yemek yemekten zevk alırdık.
En çok enişteme gülerdik. ( Kulakların çınlasın enişte) Eniştem her bayram sabahı rejimde olduğunu söyler ben az yemek yiyeceğim ona göre diyordu.
Rejimde ki hali 2 tabak kuru fasulye, 2 tabak sarma, börek, 2 tabak etli kapama ve en sonunda tatlı.
Gülmekten ölürdük.
Enişte bu senin rejim yapmış halin mi? Yapmasan kaç tabak yiyeceksin diye der dalga geçerdik.
Bayram geldi hala rejimde misin enişte?
Yemeğin ardından tatlı ve kahve faslımız vardı.
Sonra el öpme merasimi başlardı. Kalabalığız diye sıraya giriyorduk. Babaannem hem para hem mendil verirdi. Erkek torunlara çorap. Babalarımız da para. Annelerden bir şey yok.
Sabah saatlerinde ramazan davulcumuz Ahmet abi gelirdi bahşiş toplamaya. Mutlaka mani söylerdi.
Mahallemizde ne kadar ev varsa kapı kapı dolaşıp para ve şeker toplardık. Hatta hızımızı alamayıp yoldan geçen amcaların da elini öperdik. Bayram harçlıklarımızı aldıktan sonra soluğu tekrar mahallede alırdık. Gün hiç bitmesin isterdik. Mahallenin çocukları ve kuzenler, bayramlıklarını birbirine gösterirdi. O zaman AVM’ler yoktu. Bahçelerimizde oyunlar oynardık. Toplanan bayram harçlıkları mahallenin bakkalında ıslatılırdı.
Büyüklerimizle birlikte akraba ziyaretleri yapılırdı. Hatta bütün sülale gezilirdi. Ertesi gün gittiğimiz eş dost bize iadeyi ziyarette bulunurdu. Onların çocuklarıyla oynamak farklı bir eğlence olurdu bize...
Diğer kuzenlerde gelince tam 12 kuzen oluyorduk. Kim daha çok para ve şeker topladı yarışı yapıyorduk.
İşte böyle neşeli böyle dolu dolu geçerdi bayramlarımız... Mutlulukla, heyecanla, coşkuyla.
Ya bugün? Maalesef eski bayramların yerinde yeller esiyor.
Mahalle kültürü yok, çocuklar el öpüp bayram harçlığı toplayamıyor. Hatta aynı binada oturuyorsun bırakın birbirinize gidip gelmeyi tanımıyorsunuz bile komşunuzu. Akraba ziyaretleri kalktı bile. Şimdi bayram tatil demek.
Hiç tanımadığım çocuklar bayram sabahı kapımızı çalar. Sırf bizim çocukluğumuza duyduğumuz özlemi anmak adına şimdi ki çocuklarda bu zevki yaşasın diye bayram harçlıklarını ve şekerlerini hiç es geçmem.
Çocukluğumdan bu yana tek değişmeyen şey annem ve kardeşler olarak ve yeğenlerimizle hala bayram sabahı mutlaka birlikte kahvaltı edilir, el öpülür ve harçlıklarımızı alırız.
Bir eksiğimiz var.
Babasız geçen bayramlarımız.
Ve aslında bayram sabahı elini öpeceği anne babası olan çocuklardır bayramların gerçek sahibi.
Ama bu bayram nice evlerde annesiz babasız kalan çocuklar ya da çocuksuz kalan anne babalar var.
Sevgiyle ve kıymet bilerek kalın…