Ülkemiz adına bugüne değin yaşanmış olan en büyük felaketlerden biri olarak addedilen asrın felaketinin yaraları ülkemizce sarılmaya devam ediliyor. Kurulan çadır kentler sayesinde bir gecede evsiz kalan binlerce insanımız için barınma sorunu giderilmeye çalışılıyor.
Fiziksel olarak yaşanan yaralanmaların giderilmesi için de bölgede sahra hasteneleri oluşturuldu. Bu hastanelerde depremzedeler hem kronik hastalıkları için hem de deprem sonrası karşı karşıya kaldıkları yaralanmalara karşı tedavilerini görüyorlar. Peki bedeni sağlıklı gözüküp, bedeninde hiçbir sorun olmayıp, çadırlarda en temel ihtiyaçları olan barınma ihtiyacını da sağlayan vatandaşlar ve özellikle duygularını tam olarak ifade etmekte zorlanan çocuklar; ‘deprem bitti gitti biz sağlıklı kaldık, kaldığımız yerden hayatımıza devam edelim’ diyince, hayat kaldığı yerden devam ediyor mu? Beden kadar bedenin sağlığının bütünleyici bir diğer yanı ruh sağlığı değil mi? Dışardan bakıldığında hiçbir problemi gözükmeyen, ekmekse ekmek, su ise su, yatak ise yatak, tuvalet ise tuvalet, fiziksel ne kadar ihtiyaç varsa sağlanan bu insanlarımızın ruhlarının hiçbir şeye ihtiyacı yok mu? Ruhlarının ne kadar sağlıklı olduğunu ne kadar görebiliyoruz? Gözle göremediğimiz bu durumu peki depremin acısını hiç görmediği, yaşamadığı halde dünyanın dört bir yanında hissedenler olarak hissedebilir miyiz? Ya da ne kadar hissedebiliriz? Bizler çok uzaklardan çok da fazla hissedemeyebiliriz ama yıkımın tam da içinden Hatay Defne’den hissedenler var, gelin bu sese kulak verelim.
‘3 gündür İtalyan’ların Hatay Defne’de kurduğu sahra hastanesinde gönüllü çevirmenlik yapıyorum.
Acil olarak burdaki insanlara psikolojik destek gerekiyor.
Çok fazla küçük çocuk ptsd yaşıyor. Depremden beri içlerine kapanmışlar, kimseyle iletişim kurmuyorlar.
Geceleri uyanıyorlar, çok sık tuvalete çıkıyorlar.
Ebevynler de haliyle durumu nasıl idare edeceklerini bilmiyorlar.
Bu çocukların yalnız olmadıklarını hissetmeleri gerekiyor.
Çocuklarını telkin edebilmeleri için ailelerin de terapi görmesi gerekiyor.
Burda öyle bir bölüm olmadığı için yardımcı olunamıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın ve psikologların, bu insanlardaki travmanın kalıcı olmaması için duruma el atmaları şart.’
Depremin tüm etkilenen şehirlerde bulunan ve diğer şehirlere de yerleştirilen tüm depremzede vatandaşlarımızın ruhsal olarak da yaşadıkları ağır travmaların tedavisi konusunda devletimizin tüm bu konuyla ilgili birimlerinin de bu sese ve konunun uzmanı diğer seslere de ivedilikle kulak verip harekete geçmesini temenni ediyoruz.
İlkeli Söz ; Bukowski'nin de dediği gibi; “En güvendiğin insanların, bir yanılgıdan ibaret olduğunu anlayınca, köşene çekilirsin.”