Balatlı Çocukların “Rıza babası” Ali Rıza Nebioğlu, her gün 68 çocuğa üç öğün yemek veriyor. “Minik Kalpler Çocuk İyilik ve Aşevi” adını verdiği yuvada, çocukları ücretsiz giysi, kitap ve oyuncaklarl
Tarihi dokusuyla efsane bir atmosfere sahip Balat, Minik Kalpler Balat Çocuk iyilik ve Aşevine de ev sahipliği yapıyor. Sevgi, burada geçerli olan tek şey. Tek çocukları vefat edince Ali Rıza Nebioğlu, eşi Maria ile birlike bütün Balat çocuklarına yüreklerini açmışlar ve masallardaki gibi şirin bir ev ortamı oluşturmuşlar. Kendi imkanları ve hayırseverlerin destekleriyle çocuklara destek olduklarını söyleyen Rıza baba, gazetemiz aracılığıyla hayırseverlere bir çağrıda bunuluyor: “Gelin bu çocuklara hep birlikte sahip çıkalım”…
- ‘Minik Kalpler Balat Çocuk İyilik ve Aşevi’ adı ne ne kadar da güzel…
Bu gördüğünüz ev 7 senedir var. Aslında ismini ben koymadım, Balat'ın çocukları koydu. Net 68 çocuk var. Hepsi de Balat'ın çocukları. Devamlı buradalar.
- ‘Balat'ın çocukları’ derken anne-babası olmayan çocuklar mı?
Çoğunun anne-babası ayrı. Bazılarının babası cezaevinde. 6 yetim çocuk var. Gündüz burada vakit geçirip, akşam 7'den sonra herkes kendi evine gider. Yetim olanlar da dayılarında, dedelerinde kalıyor.
- Siz ne iş yapıyorsunuz?
2004’ten beri Fenerbahçe Kalamış'ta tekne, motor ve yat boyuyorum. Oradan kazandığımı da buraya aktarıyorum. Buranın kirasını, elektriğini suyunu seve seve ben ödüyorum. İnsanlar sağ olsun ihtiyaç olanları getiriyorlar, biz de hazırlayıp çocuklara dağıtıyoruz.
- Buranın kirası ne kadar?
Çok komik bir rakam. Buranın sahibi Yaşar amca, kendisinin de bir tuzu olsun istedi. Kendisi gerçekten çok beyefendi bir insan. Kiralar buralarda çok yükseldi ama Yaşar amca, "Madem böyle güzel bir şey yapıyorsun, zaten burası ticari bir yer değil. O yüzden benim de bir tuzum olsun" dedi. Aslında Yaşar amcanın, Gülçin Hanım'ın Mehmet Bey'in tuzu oluyor. Sizin tuzunuz oluyor. Bu şekilde burası dönüyor. Ben istesem de gücüm yetmez. Mesela Kardelen ve Yasin 16 yaşındalar. 9 yaşından beri buradalar. Burada büyüdüler. Bu yıl bu çocuklar ortaokuldan mezun oldup, liseye geçtiler. Bunu hep beraber biz yaptık. Onların okul malzemesini, defterlerini, kalemlerini kıyafetlerini insanlar getirdiler. Ben çocukların mezuniyetine gitmiştim, benim gözümde bir basamak daha yükseldiler. Net 68 çocuk var, ama okul çıkışı saat 15.00'te yemek için geldiklerinde minimum 110 çocuk oluyor her gün.
- Buraya gelip, eğitimine, beslenmesine vesile olduğunuz herhangi bir çocuk meslek hayatına başladı mı?
Tabii ki. Örneğin, Nidem liseden yeni mezun oldu. Stajını Hilton Otelde yapıyor. Orada insan kaynaklarında hayırsever tanıdıklarımız var, onlar sağ olsun Nidem'i aldılar staj için çok şükür. Meral, o da dün mezun oldu. Unkapanı SSK'da bilişimde. Bu çocuklar yoksul olabilirler ama o kadar zekiler ki. Mesela Muhammed Ali'nin babası rahatsız. Anne-babaya bakıyor. Muhammed Ali kuryelik yaptı yaz boyunca. Para biriktirdi. Siz şu an laptopunuzu bilgisayarınızı Muhammed Ali'ye verin paramparça eder ve der ki, "Abla gel yarın toplar ben size veririm"… Öyle bir zekaya sahip ve bu çocuk. Bilişimi kazandı. Şu an üniversitede burslu okuyor. Bu çocukların maddi durumları biraz zayıf olabilir ama siz burada cep telefonunuzu, cüzdanınızı, özel eşyalarınızı bırakın peşinizden koşarlar size ulaştırmak için ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Benim burada amacım çorba yedirmek falan değil. Anne nasıl olsa bir tas çorba yapar, çocuğuna yedirir öyle ya da böyle. Benim derdim buraya gelsinler. Başardım diyebilsinler. Artı çocuk paylaşmayı bilecek.
- Çok üzüldüm, yedi yıl önce bir evladınızı kaybetmişsiniz.
24 yaşında oğlumu trafik kazasında kaybettik. İsmi Nikola'ydı. Rabbim 1 çocuk aldı, 68 tane verdi.
- Çevre halkı sizi biliyor ve destek oluyor. Dışarıdan duyup gelen insanlar size nasıl bir destek veriyor?
İstanbul'da yaşayanlar erzak, kıyafet, oyuncak getiriyorlar. Yeni olması şart değil temiz olsun yeter. Gördüğünüz bu kitapları getiriyorlar. Ben de her çocuğa 2-3 kitap veriyorum. Yeter ki okusunlar bu bizim için çok önemli. Burası bizim için sadece "Gel kızım, çorbanı iç, yemeğini ye" değil. Bir katımız kütüphane. Pandemi dönemi hemen hemen çocukların hepsi buradaydı. Gençler geliyordı. Batuhan, Aybüke, Gencer gibi 20 kişilik grup hâlâ geliyor. Çocuklara matematik, İngilizce dersi veriyorlar. O çocuklar da burada büyümüş kişiler. Yarım saat kitap okumak basit gelebilir ama çocuğun ayağını yarım saat sokaktan kesmek demek. 4-5 yaşında çocuklar kitapları alıp çiziyorlar. Çizsinler. Kitapla uğraşsınlar. Defter kalemle uğraşsınlar. Ben defalarca söyledim şimdi de size söyleyeyim. Savcılar, mühendisler, doktorlar, pilotlar, bugünkü çocuklar. Bu benim için ve emeği geçen herkes için büyük bir başarı. Çocuklar, düşmüyorlar, yükseğe gidiyorlar.
- Balat’ın Rıza babasısınız. Hep koşuşturma içindesiniz.
Hep beraber bir ağaç ektik, o ağaçtan bir meyve alalım. Ben bir göreyim, Merve avukat olmuş, Yasin polis olmuş, Ali mühendis olmuş… O zaman otururum, benden daha mutlusu olmaz. Ondan sonra derim ki, "Emeğimiz boşa gitmedi"… Çocuk sizden ayakkabısı yoksa ayakkabı istiyor. Nidem bana demişti birkaç sene önce, "Rıza baba ayakkabım yırtıldı". "Bana ne git babana söyle" dedim şakasına. "Söylüyoruz ya daha nasıl söyleyelim" dedi. Beni baba olarak görüyorlar. Örneğin, bayramlarda 10-15 çocuğa alıyorum. Evlerine gidip oturuyorum, çay kahve içiyorum. Önce ben bir gidip göreyim ki sonra size göstereyim o evi, o aileyi. Alıyorum alış verişe götürüyorum, kıyafet alıyorum. Alıyorum dediğim yanlış anlaşılmasın. Benim param değil sizlerin parası. Siz bu kadar koyarsınız. Ben onun yarısını koyarım.
- Yeterince bağış var mı yoksa siz takviye mi yapıyorsunuz?
Çocuk benden dondurma istediği zaman ben kalkıp sizi rahatsız etmem. Zaten bağışı en başta ben ve eşim yapıyoruz. Buranın kirasını, elektriğini, suyunu seve seve ödüyoruz. Bu kapıyı da gücüm yettiğince açık tutarım, kapatmam. Meral 18 yaşına gelmişse ve liseyi bitirmişse bu bizim için gururdur. Güzel bir çocuk yetiştirdik. Kötü alışkanlıkları yok. Geçen Gülçin Hanım (hayırsever) vardı. Meryem'i çağırdık 200 TL para verdi. Utandı, istemedi. Ben dedim "Bak ablanın içinden geldi. Harçlık veriyor. Çikolata, şeker bir şey alırsın." Geldi içeride ağladı "İnsanlar neden bana para veriyor" diye. Abartmıyorum buraya bir kamyonet kırtasiye malzemesi geldi. Hemen hemen Balat'ın bütün çocuklarına yetiyor, artıyor bile. Yanlış hatırlamıyorsam Kemal bey (Hayırsever) getirmişti. "Sen biliyorsun çocukları, sen dağıt malzemeleri" dedi. “Tamam” dedim. Dağıtırken içinden çok güzel bir set çıktı, ikincisi yoktu setin. Merve dedi "Bana ver" Meral dedi "Bana ver". Gidin yukarıda kura çekin kime düşerse o alsın dedim. Gittiler çektiler Merve'ye çıktı. O seti Merve'ye verdim. Sonra baktım ikisi de piyasada yok. Baktım ikisi masaya oturmuş. Merve açmış seti, bir Meral'e bir kendisine paylaştırıyor. Benim yapamadığım şeyi onlar yaptı. Bunun adı paylaşımdır. Burası aşevi, ticari bir yer değil. Kesinlikle eşim de dahil kimse sizden para pul isteyemez. İstiyorum ki üniversite okuyan gençler, gelsinler o bilgiyi biraz da bu çocuklara aktarsınlar. Matematik olur, İngilizce olur, kitap okuma olur. Yani bilgilerini bu çocuklarla paylaşmaları güzel olmaz mı?
- Ne şahane bir şey, bu kapı hep açık…
Tabii…Yurt dışında yaşayan bazı kişiler de beni arıyor. Örneğin, annesi-babası vefat etmiş ya da çocuğunun sünneti var. Beni arayıp, ‘Abi biz gelemiyoruz, annemin babamın adına sen çocuklara pasta ver ya da yemek yap diyorlar. Bu şekilde de dönüyor burası. Çocuğunun sünnet düğünü varsa çocuklar yemek yesinler benim çocuğum adına diyorlar. Biz de birebir yerine getiriyoruz. Sabah 7’de açılır bu kapı akşam 7'ye kadar bu kapı hep açıktır.
- Çocukların aileleri de size güveniyor
Ben istediğin saat, istediğin gün, istediğin sayıda çocuğu, istediğin yere götürürüm. Çok şükür anne-babalar bize güveniyorlar. Bir milletvekili hanımefendi geldi buraya sağ olsun. ‘Ben ne yapabilirim çocuklar için’ dedi. Birden aklıma geldi. 1 hafta sonra da 10 Kasım’dı. ‘Çocukları Anıtkabir’e götürelim’ dedim. 37 çocuk, 7 anne… Aldık çocukları götürdük. Bizler olmasak değil Anıtkabir, Balat'tan çıkamazlar. Balat'ta doğmuş, büyümüş 18 yaşına gelmiş. Ama hâlâ bir vapura binip bir martıya simit vermemiş. Bu size garip gelmiyor mu? Çıkmıyor, çıkamıyor Balat'tan. Anne yok ya da anne-baba ayrı. Bunu biz yapıyoruz. Ada diyorum, "Ada nasıl bir yer Rıza abi" diyorlar. Alıyoruz çocukları adaya götürüyoruz. Onların da hakkı. Benim patronum filan yok. Ben burayı 6 buçukta açıyorum. 70-80 sandviç yapıyorum, çocuklara veriyorum. Tost olmuş 20-25 TL. Çocuğun cebinde 5 TL para var ya da yok. Bu çocuk aç mı kalacak. Okula giderken sandviçlerini, meyve sularını alıp gidiyorlar. Çocuk 4'e kadar aç mı kalacak parası yok. Bunun parasını, malzemelerini de sizler veriyorsunuz. Bunu 50 sene geçse yine yaparım seve seve. Mesela sizin getirdiğiniz oyuncaklar içinden bir arabayı veriyorum çocuğa. Sanki çocuğa gerçek araba vermişsin gibi mutlu oluyor.
Tekrar Nidem'den bahsediyim. Nidem lise son sınıf öğrencisiydi. Bir yerde staja başlaması lazım ama bulamıyordu. Onun için sağlık testi gerekiyor. Ama gidemiyor sağlık raporu almaya. Evraklar bu ay lazım ama randevuyu 6 ay sonraya veriyorlar. Parası varsa 1 günde halledebiliyor. Nidem gel kızım dedim aldım kızı hastaneye götürdüm. Tüm raporları aldık. Koyduk dosyanın içine, gitti işbaşı yaptı. Ben 57 yaşındayım. Bana sorsanız yaptığın en güzel şey nedir diye, “Bir kızı bir çocuğu okutmak” derim. Ki daha fazlası var. Hasibe kızım evlendi geçen sene. Anne babası ayrıydı. 5. sınıfta okulu bıraktı kardeşi Elif okusun diye. Gitti tekstilde çalışmaya başladı. Hafta sonu buraya geliyordu. Baktım çocuklar isim şehir oynuyorlar. Hasibe benim yerime yazmak istiyor. Kızım dedim okumak istiyor musun? ‘Abi çok istiyorum’ dedi. Annesine sormadan kimliğini aldım. Açık öğretime yazdırdım. Kitaplarını aldım. Parayı MEB'in hesabına yatırdık. Başladı eğitime. Kız bu şekilde liseyi bitirdi. Çok da gurur duyuyorum, onu tekstilden aldım. Kübra, Nidem'in ablası 2 sene sonra aramıza kulak doktoru olarak dönecek. Yasin polis olmayı çok istiyor. Hatta bir gün yunus polisler geliyordu motorla. Baktım Yasin polisin arkasında. ‘Memur bey bir şeyler mi yaptı bu çocuk?’ dedim. ‘Yok benden rica etti, bir tur attırmam için, tur attırıyorum’ dedi polis. Yasin şimdi açıktan okuyor. Kafaya koymuş, polis olacak. Ben bu gücü anne-babalardan alıyorum. Onların bize güveni sonsuz. Üsküdar'da havuz vardı. O gün Üsküdar Belediye Başkanı saat 12 ile 14.00 arası komple kapattı havuzu. Sadece bizim çocuklar eğlensinler diye. Çocuklar, hepsi değil ama akvaryuma da gittiler. Yeşilköy'deki akvaryuma da gitseler çok güzel olur.
- Bu çocuklar için yazın ne yapabiliriz?
Yazın da ders çalışmayı seviyorlar. Belediyenin yaz okullarına da gidiyorlar. Gençlerden tek ricam, gelsinler çaylarını kahvelerini içsinler. Burada kimse para pul isteyemez onlardan. Gelsinler çocuklara matematik, İngilizce anlatsınlar. Çocuklarla vakit geçirsinler. Tek istediğim bu. Kapımız güzel, iyi insanlara her zaman açık. Bu çocuklar bizim geleceğimiz. Çocuklar başarılı, okuyor ama maddi imkanları yok