Yakın zamanda yitirdiğimiz Billur Kalkavan enerjisiyle magazin dünyasında herkes tarafından sevilmeyi ve becerebilen ender isimlerdendi.
Kalkavan, hastalığını öğrendiğinde ‘Hiçbir şeyi içinize atmayın’ başlıklı yazı paylaşmıştı. Güzel insan nurlar içinde uyusun…
Herkesin içinden dersler alacağı bir yazıydı. Paylaşmak istedim.
“Benim gibi sağlıklı birine nasıl uğradı bu hastalık? Doktor, ‘Kent yaşamı, hava kirliliği, baz istasyonları gibi çevresel faktörler’ diyor.
Bence asıl neden ‘duygusal.’ İçime gömdüğüm öfke, üzüntü, kırgınlıklar... Hep vermeye çalışmış, hiç almamışım. ‘Kuvvetliyim’ demişim. Oysa bu bir kibir. Orman yangınlarını, hayvanlara yapılan eziyetleri, kadın ve çocuklara uygulanan şiddeti... Çok içselleştirmişim. Oysa duyarlı olmak ile duygusal olmak arasında bir denge var. Dengeyi kaçırmış, kendime zarar vermişim. ‘Neşemle aşarım’ demişim. Söylemek istediğim çok önemli bir şey var: ‘
Duygularınıza dikkat edin. Her şeyi siz halledemezsiniz. Çare olamayacağınız şeylere üzülmeyeceksiniz. İçinize atmayacaksınız.’"
BAŞKALARININ NE DEDİĞİ ÖNEMLİ DEĞİL
İnsan, hastalıklara moralin iyi geldiğini biliyor da mutsuzluk, fedakârlık, toksik ilişki, üzüntü, öfke ve sıkıntıların hasta edebileceğini düşünmüyor hiç. Kendi kanser sürecimden böyle bir ders çıkarmıştım.
Sosyolog ve uzman psikolog, Dr. Serap Duygulu da bana katılıyor ve bastırılmış duyguların fiziksel hastalık yaratabileceğini, duygularınızın farkında olmanın kıymetli olduğunu belirterek şöyle anlatıyor: “Bu farkındalığa ‘üst biliş’ denir. Oysa küçüklükten beri bize öğretilen şu:
“Duygularını başkalarına asla belli etme. Güçlü ol.” Oysa her koşulda güçlü olmak, ‘Her şeyi kendim, tek başıma başarabilirim’ düşüncesi ve yanı sıra sözel yolla ifade edilemeyen, konuşulmayan sıkıntı, öfke, kırgınlık, içe atılan, biriktirilen her tür his bir süre sonra beden üzerinde kendini fark ettirir. Hastalık olarak geri döner. İnsan psikolojisi görünmezdir ama görünür sonuçları vardır.”
YARDIM İSTEYİN
“Üzgünseniz üzgün, öfkeliyseniz öfkeli olduğunuzu dışa yansıtmalısınız. Yüzünüz gülerken içiniz kan ağlamamalı! Yardım istemekten çekinmemelisiniz. Bazen ‘aciz’ olmak da ‘yorgun’ olmak da insana özgüdür. Her zaman güçlü olamazsın. Mesela, bir çocuk yere düşüyor, canı yanıyor: ‘Ağlanır mı?’ ya da ‘Erkek adam ağlamaz’, ‘Buna mı üzüldün?’ diyoruz. Duygularını saklamasını, bastırmasını öğretiyor, bekliyoruz. Oysa bu yanlış. Toplum tarafından anlaşılmadığını düşünen kişi bir süre sonra kendi ile savaşmaya başlar. Bu da insanı hasta eder, direncini düşürür.”
“Sosyal medyada herkes mutlu, kusursuz. Oysa insan tüm mutsuzlukları, acizlikleri, yanlışları, korku ve kaygıları yani her tür duygusu ile bütündür. Herkesin sizi beğenmesine, onay vermesine ihtiyacınız yok. Ki en mükemmelini yapsanız bile illa bir ‘kötü’ konuşan çıkar. Bu sebeple önce ne hissettiğinizin farkında olun, sonra da sadece en sevdikleriniz yanınızda olsun, yeter. Atın yüklerinizi omzunuzdan! Yardım istemekten çekinmeyin! Eleştiri kadar övgüyü de kabul edin, aşırı tevazu göstermeyin.”