Merhaba GAZETE YAZIYOR okurları. Biliyorsunuz 10 - 16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası. Bugün beraberce bu konuyu irdeleyelim istiyorum.
Engelli dediğimiz anda akla ilk gelen; göremeyen, duyamayan, konuşamayan ya da yürüyemeyen veya yürümekte zorlanan insanlar geliyor değil mi? Oysa bilinenin tam aksine, en büyük engel beyinlerde ve yüreklerdekidir. Nasıl mı?
Sevgi canlılar arasındaki iletişimin en temel gereksinimidir ve sevgisizlik en büyük engeldir. Yüreğimizde sevgiye yer yoksa, açan papatyanın gülün güzelliğini göremez, aç kaldığı için miyavlayan yavru bir kedinin halinden anlamayız örneğin. Bir telefonumuzla dünyalar kendine verilmiş gibi hissedecek olan eş dost, akraba, anne baba veya kardeşi aramaktan üşenir bugün yarın diye öteler dururuz. Buna daha onlarca örnek verebiliriz.
Bir de beyinlerdeki engeli konuşmak gerekir elbette. "O bizim takımdan değil", "Biz aynı partiden değiliz", "Aynı dinden gelmiyoruz", "Onun elbisesi ve ayakkabıları yırtık pırtık " gibi sözlerle beynimizin önüne çektiğimiz setler bizim karşımızdaki kişinin nasıl biri olduğunu anlamamızı engeller.
Ağaç yaşken eğilir sözünü, çocuklarımızı ağaca benzettiği için pek onaylamasam da, bilinen gerçek onları küçükten eğitmemiz gerektiğidir. Mutlu ve sağlıklı bir toplum, huzurlu bir gelecek istiyorsak buna zorunluyuz.
"Çocuklarımıza, engellilerin ayak bağı, yaşlıların çekilmez, yoksulların değersiz olmadığını mutlaka öğretmeliyiz".
Sağlıklı, bedenden ziyade beyin ve yüreklerdeki engellerden arınmış güzel günlere.
Sevgi saygı ve sağlıcakla...