Kadınların sosyalleşmek için bir araya geldikleri altın günlerinde, çeyrek altın ya da dolar ve euro ile katılanlar bütçelerine “kara gün dostu” olarak birikim sağlarken, toplumda dayanışma ve tasarruf bilinci de kuşaktan kuşağa aktarılıyor. 

Günlerin vaz geçilmezi ise altın günleri. Böyle bir güne beni de davet ettiler. Açıkçası bu günlerden ben pek hoşlanmam. Ama nedense o gün katılıp gitmek istedim. Her işte vardır bir hayır diyerek gittim. İyi ki de gitmişim köşe yazım için malzeme topladım.

Benim merakım ev ekonomisinden ziyade bu tür toplantılarda kadınlar ne konuşuyor? Sorusunun cevabını bulmaktı. İyi ki de gitmişim. Çok eğlenceli bir gün geçirdim. Sanki Talk Show programına çıkmıştım.

Kahkahalarla geçen günden kalanları aynen aktarıyorum:

Gelen konuklar; çay, börek ve pasta yerler. Yapılanları beğeniyorlar mı? Bana sorarsanız evet… 

Kimisi; ay çok önemli pasta mı bu? Ben daha iyisini yaparım diye burun kıvırabiliyor))

Sonrasın da etraftan ya da kendilerinden biraz dedikodu.

Bazı hatunlar kilo problemi yaşıyor. 

Ben çok kiloluyum, ay sen çok zayıfsın. 

Nasıl kilo verdin?

Ay sen şişkosun ya?

Hatunun birinden de şöyle bir cevap geliyor:

“Ya senin de boynun hindi boynuna benziyor.” 

İltifat mı etti hakaret mi etti çözemedim.

( Bana göre kavgada söylenmez ayol)

Biraz aradan zaman geçiyor. 

Hatun şöyle diyor;  

“Benim gıdım var mı?” 

‘onaylamak mı istedi yoksa yok hayır sen de gıdı yok’ denmesini mi istedi bilemedim.

Tam diyecektim ki; evet gıdın var. Amma velakin korktum açıkçası. Cesaretiniz varsa siz söyleyin)))

Ev sahibi hatun benim yemek konusunda çekineceğimi düşünerek 

“Sen neden tabağına yemek almıyorsun?” diye soruyor.

Alırım, ben yabancı değilim diye cevap veriyorum. 

Kadın rahat durmuyor. 

Tabağıma börek, salata, ne varsa yerleştiriyor.

Benden el cevap:

Ay senin de bugün bana hizmet edesin var diyorum…

Kahkahalar havada uçuşuyor.

Ev sahibini yakından tanırım. Aynı ben. Hiçbir şeyi beğenmez. Hoşlanmaz. Mızmız ötesi bir şey. Sanırım kendisini bu yüzden ayrı severim.

Hatunun birisi de sattığı takıları getirmiş. 

‘Var mı alan’ diyerek müzayede ortamı yaratıyor.

Almazlar mı iki gözlerimin çiçekleri…

Özellikle Gold (Altın Sarısı) olanları alıp tüm mahalleye hava atacaklar. 

“Kocam bana altın bileklik aldı”)))

Yesinler…

Bu arada başka hatun yaptığı yemeklerden bir anısını anlatıyor.

Tuzlu Helva…

Helvayı kavurmuş. Gelen ev halkına sunmuş. Ay herkesin suratı ekşi bir hal alıyor. Sebep mi? Hatun, şeker yerine tuzu helvaya boca etmiş. 

Afiyet olsun baylar, bayanlar. Emeğe mi üzülürsün? Çekilen eziyete mi? Ha bir de şeker de tuz da pahalı. Gitti güzelim helva…

Ama en eğlendiğim kısım ise;

Ev sahibinin kız kardeşi. Ay resmen bakışlar ile anlaştık. Göz göze gelip kahkahayı patlatıyoruz. O arada ablam yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için benim kahkahalarıma müdahale ediyor.

- “Ay bunun da kahkaha krizi geldi. Susmaz şimdi. Ne yapalım bu da böyle.”

- Aman abla kasma kendini. Biz gözler ile anlaşıyoruz kankam ile. Vallahi 5 dakikada kanka ilan ettim. 

Anlıyorum ki ev sahibinin kız kardeşi de benim gibi ortama yabancı. Biz kendi aramızda gülüyoruz, eğleniyoruz. Baktım ki o mutlu ben mutluyum.

Aramızda ki sevdadan kime ne?

Bazen susarsın gözler konuşur. 

Gözler susar kahkahalar konuşur. 

Sevgiyle ve muhabbetle kalın…