Bazen ne olduğunu bilmemize rağmen aynı hataları yapmaya aynı yanılgıya düşmeye devam ederiz.

Sonucunun ne olacağını bile bile ısrarla aynı kişilerden aynı karakterlerden bekleriz bazı şeyleri.

Herkesin fıtratı belli oysa ki..

Kıssadan hisse:

Yüzemeyen bir hayvan olduğunun farkında olan akrep, bir gün nehrin öte yanına geçmek zorunda kalır. Ne yapacağını düşünürken kıyıda pinekleyen kurbağayı görür.

Akrebin kendisine yanaştırığını fark eden kurbağa korkudan suya atlayıp uzaklaşmaya başlar.

Akrep yalvaran bir ses tonuyla sorar:

“Kurbağa kardeş; karşıya geçmem gerek. Beni sırtında taşır mısın?”

Kurbağa büyüyen gözleriyle cevap verir.

“Daha neler? Beni sokup öldürürsün!”

“Olur mu?” der akrep. “O zaman ben de suya batar, boğulur, ölürüm”.Kurbağa biraz düşünür ve akrebe hak verir. Kıyıya çıkar, onu sırtına alır ve karşı yakaya doğru yüzmeye başlar. Yolun yarısında ensesinde bir sızı hisseder. Vücudu hızla soğumaktadır. Kolları, ayakları hissizleşir. Beraber dibini boylayacakları suya batarken son nefesinde sorar:

“Hani sokmayacaktın akrep kardeş?”

Akrep mahsun, mahcup, çaresiz cevap verir:

“Ne yaparsın kurbağa kardeş; ben akrebim, huyum bu.”

Peki, çıkardığınız sonuç nedir?

Bazılarımız kurbağayı suçlayacaktır çünkü sırtına almakla yanlış yaptığını düşüneceklerdir. 

Bazılarımız da sözünde durmayan akrebi suçlayacaklar.

Kimimiz de ne kurbağayı ne de akrebi suçlayacak, herhangi bir suçlu bulmayacaktır.

Sokacağını bildiğimiz halde akrebi sırtımıza alıyoruz. Akrep soktuğunda ise ah vah diye söyleniyoruz.

İnsan kiminle yol yürüdüğünü bilmeli..

“Şimdi kurbağa olduğunuzu hayal edin ve siz olsaydınız ne yapardınız?

Sevgiyle kalın