Aşırı ilgi, genellikle sevgi ve koruma içgüdüsüyle başlasa da, zamanla bireyin özerkliğini, özgüvenini ve bağımsız karar alma yeteneğini olumsuz etkileyebilir. Özellikle ebeveyn-çocuk ilişkilerinde sıkça rastlanan “helikopter ebeveynlik” modeli, çocukların kendi başlarına problem çözme becerisi geliştirmesini engelleyerek, yetişkinlikte bağımlı bireyler haline gelmelerine yol açabilir.
Psikolojik araştırmalar, aşırı ilgiyle büyüyen çocukların kaygı bozukluğu, sosyal çekingenlik ve düşük özsaygı gibi sorunlarla karşı karşıya kalma ihtimalinin daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Yetişkin ilişkilerinde de ise aşırı ilgi, çeşitli sorunlara neden olabiliyor. Partnerlerden birinin sürekli kontrol etme, her an iletişimde olma ya da diğerinin hayatına müdahale etme isteği, ilişkide güven sorunlarına ve bireysel alanın ihlal edilmesine yol açabilir. Bu durum, zamanla ilişkide gerilim, çatışma ve hatta ayrılıkla sonuçlanabilir. Oysaki sağlıklı bir ilişkinin temelinde karşılıklı saygı, güven ve bireysel alanın korunması olmalıdır.
Peki, aşırı ilgi nasıl zarar veriyor ?
Aşırı ilgi, öncelikle bireyin kendi kimliğini oluşturma sürecini sekteye uğratabilir. Kişi, sürekli bir başkasının onayına ya da rehberliğine ihtiyaç duyduğunda, kendi değerlerini, hedeflerini ve sınırlarını belirlemekte zorlanabilir. Ayrıca, aşırı ilgi gösteren taraf da zamanla tükenmişlik, hayal kırıklığı ve duygusal yorgunluk yaşayabilir. Bu, hem ilgiyi alan hem de veren için yıpratıcı bir döngüye dönüşebilir.
Sağlıklı Bir Denge Nasıl Kurulur ?
Burada öncelikli olarak, ilişkilerde dengeli bir yaklaşım benimsemek gerekiyor. Bu, ne tamamen ilgisiz olmak ne de her an müdahale etmek anlamına geliyor. Önemli olan, karşımızdaki bireyin ihtiyaçlarını anlamak, ona destek olmak ve aynı zamanda kendi sınırlarını keşfetmesine alan tanımaktır.Ebeveynler, çocuklarına rehberlik ederken onların yaşlarına uygun sorumluluklar almasına izin vermeli;Partnerler ise birbirlerine güven ve özgürlük temelinde bir ilişki sunmalıdır.
Uzman Klinik Psikolog Kaan