Güven, ilişkilerde bağlanma stilleri, ilişki niyeti ve beklentiler gibi çok yönlü bir kavramdır. Kişinin kendi isteklerine ve iç sesine uygun olarak sınırlarını belirlemesi ve diğer insanlara yaklaşımı üzerinde etkisi vardır. Dürüstlük, özgüven ve sadakat gibi unsurlar ilişkide güveni destekler.
İlişkide güvenin sarsılması, ilişkinin sona ermesine kadar varabilir. Güven duygusu, ilişkinin temelini oluşturur ve kişinin düşünce ve davranışları üzerinde büyük etkiye sahiptir. Çiftlerin hem kendilerine hem de birbirlerine güvenmesi, ilişkinin sağlam temeller üzerinde kurulmasını ve sürdürülmesini sağlar. Güven eksikliği, hüzün, öfke, üzüntü, kıskançlık ve endişe gibi duygulara yol açar ve bu duygular sonucunda yıkıcı etkiler ortaya çıkabilir. Çocukluk çağı travmaları, toksik ilişkiler, zorbalık, sosyal reddedilme ve çeşitli travmalar gibi yaşanan deneyimler güveni zedeler. Sürekli partnerin telefonunu kontrol etmek, sosyal medya hesaplarını takip etmek ve terk edilme korkusu yaşamak gibi davranışlar temelde güven sorununu yansıtır. Bu tür durumlarda çiftler ne yapmalıdır?
Uzman Klinik Psikolog Fulya Artukoğlu Tepret, öncelikle sürekli şüphe içinde olmanın hem şüphe eden kişi hem de diğer taraf için yorucu olduğunu belirtiyor. Bu durumu kabul ederek, empatik bir yaklaşım benimsemek önemlidir. Açık bir iletişim kurulmalı ve partnerler duygularını suçlamadan paylaşmalıdır. Terk edilme ve aldatılma gibi korkularınız varsa, bunları partnerinizle paylaşmalı ve bu sorunu aşmak istediğinizi dile getirmelisiniz. Güven sorunu yaşayan kişiler genellikle sürekli partnerleriyle birlikte olmak isterler. Ancak partnerinizin de özel bir hayatı olduğunu, daha sağlıklı bir ilişki yaşayabilmesi için kendi alanına ihtiyaç duyduğunu kabul etmelisiniz. Partnerinizin "bugün arkadaşlarımla buluşmak istiyorum" gibi bir isteğine karşı duyduğunuz duyguların, kendi çocukluk deneyimlerinizle ilgili olduğunu anlamalısınız. Tüm bu sorunlarla başa çıkmak sizin için zorsa, terapi desteği almanın faydalı olabileceğini unutmayın.
