Bağcılar’da bulunan WestSide Residences by Rotana isimli otelde 18 Aralık 2021 tarihinde ABD’den Türkiye’ye tatil için gelen yabancı uyruklu ailenin kaldığı odada lavabo tıkanmıştı. Baba Husseın Saadoun’un durumu bildirmesi üzerine teknik elemanlar gelerek tıkanan gideri açmak için çalışma yapmıştı. Bu esnada tadilat yapan kişiler su şişesinin içinde bulunan kimyasal lavabo açıcıyı odada bırakarak geri dönmek üzere ayrılmıştı. Kimyasal maddeyi su sanarak içen 11 yaşındaki çocuğun davasının görülmesine başlandı.
Bakırköy 25. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuksuz sanıklar Mustafa Yıldırım ile Kerem Akyüz hazır bulundu. Duruşmaya mağdur çocuğun annesi Noor Husseın Altaıı ve babası Husseın Saaodun ve serum ile beslenerek yaşamına devam eden mağdur çocuk Nazar Saadoun Husseın de katıldı. Duruşmaya taraf avukatları da geldi. Sanık Sanık Emre Güllüler’in avukatı ise dosyaya yeni vekalet sunduğunu ve müvekkilini bir sonraki celse hazır edeceğini söyledi.
“Ailenin de kusurlu olabileceğini düşünüyorum”
Duruşmada savunma yapan sanık Mustafa Yıldırım olayda bir kusurunun olmadığını düşündüğünü söyledi. Sanık Yıldırım savunmasının devamında “Hafta sonları otel müdürü otelde olmayınca bizler tüm departmanların müdürleri sırayla nöbet tutarız. Ben o tarihte satıştan sorumlu müdürdüm. Olay tarihinde de ben hafta sonu nöbetçi müdür olarak oteldeydim. Müşteriler de lavabolarının tıkalı olduğundan bahisle aramışlar. Bunun üzerine santral teknik servisi odaya yönlendirmiş ve olay odada vuku bulmuş. Bunu bizzat görmedim. Olaydan sonra beni aradılar. Lobide şahısları gördüm. Çocuk rahatsızdı ambulansı aradım. Genel müdürümüz olan Emre Güllüler'e haber verdim. Şahısların peşinden İngilizce konuşmalarına yardımcı olmak için hastaneye gittim. Olay bundan ibarettir. Ailenin de kusurlu olabileceğini düşünüyorum” dedi.
“Müşterilere sıvının niteliği ile ilgili bir şey söylemedim”
Bir diğer sanık Kerem Akyüz ise savunmasında “Ben otelde ofis koordinatörü olarak çalışırdım. Tesisat işlerinden sorumlu değilim. Olay tarihinde otelde vardiyada eleman eksikliği vardı. Bize lavabo tıkanıklığı arızası bildirildi. Murat Atlı ile bu arızayı onarmak için odaya çıktık. Murat da elektrikçiydi. Ancak işyerinde çok yeniydi, 4 günlük elemandı. Kendisine yardım etmek, sahayı göstermek amacıyla onunla birlikte arıza bildirilen odaya çıktım. Mutfak lavabosunun tıkalı olduğunu gördük, lavaboyu söktük. Malzemelerimiz sökülen lavabo kısmında duruyordu. Malzemelerimiz arasında pense, kurbağacık ve sıvı solisyon lavabo açıcı vardı. Kattaki lavaboda temizlemek için gideri alıp odadan çıktık. Malzemeler ise müşterinin odasında yani bizim çalışma alanımızda kaldı. Gideri temizleyip geri dönecektik. Müşteriye de 2 dakika sonra geri döneceğimizi söyledik. Ardından bir bağırış sesi duyduk. Olay biz odadan çıktıktan ve gideri temizlemek üzere ilgili lavaboya gittikten sonra gerçekleşmiş. Ambulans, güvenlik arandı. Ben müşterilere sıvının niteliği ile ilgili bir şey söylemedim. Lavabo açıcı olduğunu, tehlikeli, zararlı olduğu yönünde bir beyanda bulunmadım. Lavabo açıcı sıvı yarım litrelik su pet şişesinin içindeydi. Üzerinde içindeki maddenin niteliğine ilişkin bir etiket yoktu. Ancak görünüşü sudan farklıydı, zira rengi şeffaf da olsa su gibi akışkan değildi. Ben bu maddeyi odadan çıkarken giderini sökmüş olduğum mutfak evyesinin yanına bıraktım. Elimizde başka malzeme olmadığı için pet şişe kullanmak zorunda kaldık. Bize bu sıvı 20 litrelik bidonun içinde teslim edilmişti. Ben de bu 20 litrelik bidondan kullanacağımız kısmı su şişesine doldurmuştum” şeklinde konuştu.
“Kimyasal etiketli şişe temin edilmedi”
Müşteki avukatının iş güvenliği eğitimi verilip verilmediğini sorması üzerine sanık Akyüz “Otelde ara ara bize iş güvenliği eğitimi veriliyordu. Benim tesisatçılık ile ilgili bir uzmanlığım ya da sertifikam yoktur. Bizim işyerimizde elektrikçi ve mekanikçi yani tesisatçı her iki işi de yapmaktaydı. Mecburiyetten her arızaya bakmak zorunda kalıyorduk. Normalde kimyasal etiketli şişelerin kullanılması gerekirdi. Biz normal prosedürde malzeme temini yönünde taleplerde bulunurduk. Bu malzemeyi temin edecek olan satın alma veya yönetim birimleri olabilir. Biz satın almaya bunu yazardık. Oradan sonra fiyat teklifi süreçleri başlardı. %80 ihtimalle savunmamda geçen kimyasal etiketli şişe eksikliğini de satın alma birimine bildirmişizdir. Ancak açıkladığım gibi bu etiketli şişe temin edilmedi. Bu nedenle 20 litrelik kimyasal şişesinden olay günü kullanacağım kadarını küçük pet şişeye doldurdum” dedi.
“Oğlumuzu kaybedip kaybetmeyeceğimiz konusunda belirsizlik var”
Çocuğun annesi müşteki Noor Husseın Altaıı ise beyanında “Sanıklardan şikayetçiyim. Olay günü lavabo tıkanıklığı nedeniyle haber verdik. Erkek şahıslar odaya geldiler. Bir süre sonra bir şey söylemeden odadan çıktılar. Yanlarındaki malzemeleri götürüp götürmediklerini bilmiyorum. Ardından oğlum su içmek için lavaboya gitti. Dudakları yanmaya başladı. Ardından lobiye indik, bağırdık ambulans istedik. 30-40 dakika kadar bekledik. Sanık Mustafa telefon ile konuşuyordu. Taksi ile götürelim dedi. Biz taksi ile giderken hastanenin nerede olduğunu da bilmiyorduk. Bizi en yakın hastaneye götürmesini taksiciden istedik. Yanımızda otel görevlilerinden kimse yoktu. Olay gününden beri çok zorluk yaşıyoruz. Oğlumuzu kaybedip kaybetmeyeceğimiz konusunda belirsizlik var. Halen tedavi görmektedir” dedi.
Öte yandan mağdur avukatı söz alarak çocuğun tedavi ile ilgili konuşmalardan etkileneceğini söyledi. Mağdur avukatı ayrıntılı beyanda bulunmak için çocuğun duruşma salonundan dışarı çıkarılmasını talep etti.
“Türk hükümeti ve yargısına güveniyoruz”
Müşteki baba Husseın Saadoun ise "Sanıklardan şikayetçiyim. Olay günü mağdur oğlum ve ben lobideyken eşim odadayken bir görevlinin lavaboyu tamir etmesini söyledik. Ardından odaya çıktık. Tüm ailemle birlikte odada bulunduğum sırada önce 1 görevli gelerek temizlik yaptı, ardından 2 görevli tamir için geldi. Ben mutfağa doğru oturuyordum, eşim bana doğru oturuyordu. Çocuklar da yanlarda oturuyordu. Bizler solda yemek odasındaydık, mutfak sağdaydı. Gelen görevlileri ben karşıladım. 2 kişinin lavabonun altındaki boruyu söktüğünü gördüm. Bu şahıslar boru ve küçük bir kutuyla birlikte odadan çıktılar. Şahıslar çıkarken geri geleceklerini söylemediler. Onlar çıktıktan 5 dakika sonra oğlum su içmek için mutfağa gitti. Bana doğru geri geldi. Olduğu yerde zıplıyordu. Elinde kapağı açık şişeyi tutuyordu. Konuşamıyordu. Ben elindeki şişeyi kokladığımda koku gelmiyordu. Otelin su şişeleriyle tamamen aynı şişeydi, suya benziyordu, koku gelmiyordu. Ayrıca şu anda salonda bulunan sanık Kerem odaya tamir için gelen personelden biri değildi. Türk hükümeti ve yargısına güveniyoruz” dedi.
Mağdur çocuk Nazar Saadoun Husseın ise tercüman ve sosyal hizmet uzmanı eşliğinde alınan beyanında “Sanıklardan şikayetçiyim. Ben oturma odasındayken otel personeli 3 kişi geldi. Biri odayı temizledi. Diğer 2 kişi mutfak lavabosunun altındaki gider için geldiler. 15-20 dakika sonra bir şey söylemeden çıktılar. Ben su içmek için mutfağa yöneldim. Bütün tezgah bitişikti. Mutfak tezgahının sol tarafında sular vardı. Benim içtiğim şişe de bu şişelerin yanındaydı. Herhangi bir rengi kokusu yoktu, su gibiydi. Onun su olduğunu sanarak içtim. Bir kaç saniye sonra ağzım ve boğazım yanmaya başladı. Ben yerimde zıplamaya başladım. Ailem ne olduğunu anlayamadı, konuşamıyordum. Ben aileme zorlukla asit olduğunu söyleyebildim” şeklinde konuştu.
Mağdur çocuk, sağlık durumuna ilişkin bilgiler verileceği için duruşma salonundan çıkarıldı. Müşteki anne gözyaşları içinde “Çocuğun hayatta kalıp kalmayacağı belli değildir” dedi
Müşteki anne Noor Hussein “Oğlum olaydan sonra 14 gün hastanede kaldı. Şu an boğazında yanan kısımların, soluk borusunun değişmesi için donöre ihtiyacı vardır. Söz konusu ameliyat zor bir ameliyattır. Neticesinde çocuğun hayatta kalıp kalmayacağı belli değildir. Beslenme cihazı çocuğumun ancak bu şekilde beslendiği için yanındadır. O cihaz sayesinde hayatta kalmaktadır. Bazen nefes alması da zorlaşmaktadır. Onun dışında başka bir şey yiyip içememektedir. Cihazda görünen de süt” dedi. Öte yandan anne Hussein beyanda bulunurken gözyaşlarına hakim olamadı.
Beyanların ardından ara kararını açıklayan mahkeme, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
Öte yandan duruşmanın bitmesinin ardından açıklama yapan anne Noor Husseın Altaıı “Gelecek ay çocuğum riskli bir ameliyat olacak. Türk adaletinin sanıklara ceza vereceğinden eminim. Her gün çocuğumun yaşayıp yaşamayacağı korkusuyla yaşamak kadar kötü bir şey yok. Çok büyük bir üzüntü ve acı içerisindeyim” şeklinde konuştu.
Baba Husseın Saadoun ise “Türkiye’yi güvendiğimiz bir yer olarak görüyoruz. Birçok insan geliyor özellikle Müslüman. Türkiye’de adalet olduğuna inanıyoruz. Ümit ediyoruz ki Türk adaleti sanıkları cezalandıracak” dedi.
Müşteki avukatı Gökhan Cindemir ise “5 yıldız seviyesindeki bazı oteller sadece kar edebilmek amacıyla teknik sertifikadan uzmanlıktan yoksun insanlarla çalışıyorlar. Maalesef bu da ülkemize gelen yabancıların zararlarına yol açıyor. Türkiye turizmde 1 numara olmayı hedefliyorsa, otellerde teknik servis, denetim bunlarla ilgilşi kontrolü arttırmak durumunda. Aksi takdirde görmüş olduğumuz feci durumla karşı karşıya kalmış olabiliriz” dedi.
Mağdur çocuk Nazar Saadoun Husseın ise “Diğer çocuklar gibi bende hayatımı yaşamak istiyorum. Şekerleme yemeyi kurabiye yemeyi istiyorum” şeklinde konuştu.
İddianameden
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 18 Aralık 2021’de Bağcılar’da mağdur çocuk Nazar Saadoun Husseın’ın ailesi birlikte bir otele yerleştiği, odanın mutfak lavabosunda arıza olması nedeniyle tesisat işlerinden sorumlu olan sanık Kerem Akyüz’ü çağırdıkları açıklanmıştı. Sanığın lavabo temizleme sıvısını lavabonun yanına bıraktığı ve lavabo altındaki gider borusunu sürerek temizlemek üzere temizlik odasına götürdüğü aktarılan iddianamede, bu sırada mağdur çocuğun lavabo sıvısını içmesi sonucu rahatsızlandığı ve basit tıbbi müdahale ile giderilemez şekilde yaralandığı belirtilmişti. İddianamede, sanıklar Mustafa Yıldırım, Emre Güllüler ve Kerem Akyüz hakkında ‘taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma’ suçundan ayrı ayrı 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilmişti.