İstanbul gibi megakentlerde pek çok kişi farkında değil ama gürültü kirliliği insanın dengesini bozuyor, sağlığını tehdit ediyor.
Bilim insanları, gürültü; diğer adıyla ses kirliliğine uzun süre maruz kalanların, stres, hipertansiyon, kulak çınlaması, işitme kaybı, uyku bozukluklarının yanı sıra, daha pek çok ruhsal problemlere yol açabildiğini söylüyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Ofisi internet sitesinde aşırı ve yüksek gürültünün, insan sağlığına ciddi şekilde zarar verdiği belirtiliyor.
İnsanların evde, okulda, işte ve boş zamanlarında günlük aktivitelerinde maruz kaldıkları gürültüden olumsuz etkilendiklerine dikkati çeken DSÖ Avrupa Bölge Ofisi, "Aşırı gürültü kirliliği, uykuyu bozabilir, kardiyovasküler ve psikofizyolojik etkilere neden olabilir, performansı azaltabilir ve rahatsız edici tepkilere ve sosyal davranışta değişikliklere neden olabilir" uyarısında bulunuyor.
METROPOLLERİN EN BÜYÜK DERDİ
Bilim insanları gürültüyü, birden bire ortaya çıkan, sıklığı değişebilen yüksek frekanstaki ses olarak nitelendiriyor.
Günümüzün en çok karşılaşılan çevre kirliliklerinden biri kabul edilen gürültü kirliliği; endüstriyel tesisler, bazı atölyeler, imalathaneler, işyerlerinin açık alanda kullanılan teçhizatlarının yanı sıra, karayolu, demiryolu, uçak trafiği ve inşaat faaliyetleri gibi pek çok kaynaktan besleniyor.
Özellikle nüfusun yoğun olup sanayi ve şehirleşmenin gelişme gösterdiği metropollerde daha fazla görülüyor.
Son yıllarda yurt çapında artan kentsel dönüşüm çalışmalarının da gürültü kirliliğine katkısı dikkatlerden kaçmıyor.
ALTI BUÇUK MİLYON KONUT DÖNÜŞECEK
Bilindiği gibi depremler Türkiye'de görülen en yıkıcı afet türü. Bu nedenle riskli yapıların yenilenmesine yönelik başlatılan kentsel dönüşüm seferberliği, yurt çapında yoğun biçimde devam ediyor.
Resmi açıklamalara göre, Türkiye'de bir buçuk milyonu acil, toplam altı buçuk milyon riskli konutun dönüşmesi gerekiyor.
Son dokuz yılda 240 bin riskli raporu alan binalardan 215 bini sırf bu sebeple yıkıldı.
Yani, riskli konutların olası bir depreme karşı güvenli hale gelmesi için 81 ilde yüzlerce hatta binlerce şantiye alanı aynı anda, var gücüyle çalışıyor.
Dönüşüm için önemli adreslerin en başında gelen İstanbul'da bir buçuk milyon riskli konut bulunuyor.
Gerçekten de İstanbul'da aynı anda, aynı mahallelerde peş peşe yıkılan ve aynı hızla yenisine başlanan inşaatları fark etmemek imkansız.
Çoğu zaman haftanın altı günü, mesai saatlerinde başlayan çalışmalar, iş makinelerinin sokakları inleten gürültüsüyle hararetle sürüyor.
Yenilenme çalışması ne kadar sevindiriciyse, yaydığı gürültü kirliliği de bir o kadar yıpratıcı oluyor.
Kaldı ki İstanbul'daki gürültü kirliliğinin yegane sebebi kentsel dönüşüm çalışmaları değil.
Buna, ulaşım ve bazı iş yerlerinin faaliyetleri de eklenince şehirde iyice belirginleşen gürültü kirliliği, insan sağlığını olumsuz etkiliyor.
YAŞAM KALİTESİNİNİ DÜŞÜRÜYOR
İnsanların işitme sağlığını etkilediği gibi psikolojik dengelerini de bozan gürültü kirliliği, ciddiye alınması gereken önemli bir problem.
Sesten rahatsızlık duyma sınırı, insandan insana değişebiliyor olsa da çeşitli araştırmalar, insanların yüzde 20'sinin gürültüye karşı aşırı duyarlı olduğunu gösteriyor.
Yine dikkat edilesi gereken diğer bir önemli husus, 40 yaşından sonra işitme fonksiyonlarının çok daha çabuk bozulabiliyor olması.
İlginç olansa kadınların yüksek frekanslı gürültülerden erkeklere oranla çok daha fazla etkileniyor oluşu.
Tüm bunlar birleştiğinde, gürültünün insan sağlığını ve rahatını bozduğu, psikolojiyi olumsuz etkilediği; hatta kaza tehlikesini artırdığı kabul edilen bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Yani biz fark etmesek de vücudumuz, ani ve yüksek seslere otomatik ve bilinçsiz olarak tepki veriyor.
Önlem alınmayan gürültülü makine ve donatım, yaşam kalitesini düşürüyor.
Ses ve gürültünün şiddeti kadar, buna maruz kalma süresi de dikkat edilmesi gereken ayrı bir husus.
Konunun uzmanları, çevremizde işittiğimiz seslerin 30 ila 60 desibelden (dB) çok olmaması gerektiğini belirtiyor.
Pek çok insanda 85 dB üzerinde gürültüye maruz kalma, anlamlı şekilde işitme kaybına yol açıyor.
Gürültü yüksekliği ne kadar fazlaysa kulaktaki hasar o kadar çok artıyor.
AKUSTİK TRAVMA YARATIR
Kulak Burun Boğaz Uzmanları gürültüyü kabaca, hoşa gitmeyen, istenmeyen ve rahatsız edici ses olarak tanımlıyor.
Uluslararası standartlara göre, işitme sistemine zarar veren gürültü düzeyi 85 desibel (dB) düzeyinde olduğunu belirten uzmanlar, "Kişinin uzun süre 85 dB'in altında gürültüye maruz kalması, gürültüye bağlı işitme kaybı olarak tanımlanırken, 90 dB'in üzerinde kısa süreli sese maruz kalmak ise akustik travma olarak tanımlanıyor" dedi.
Bazı seslerin ölçülmüş şiddetleri olduğunu söyleyen uzmanlar, "Örneğin, yaprak hışırtısı 10 dB, normal bir konuşma sesi 60 dB, gök gürültüsü 120 dB ve bir roket atarın sesi ise 180 dB şeklinde ölçülmüş. Gürültüye bağlı işitme kayıpları (GBİK), günümüzde erişkinlerde karşılaşılan en önemli işitme kaybı nedenlerinden biri olmasının yanı sıra meslek hastalıkları arasında da en yaygın olanlarından" diye konuştu.
İŞİTME KAYBI TEHLİKESİ
Son yıllarda yapılan çalışmalarla Türkiye'de mesleksel gürültü nedenliyle işitme kaybı olanların sayısının 200 bini aştığının tespit edildiğini hatırlatan uzmanlar, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10'unda işitme kaybı şikayeti yaşadığını, bunların da yaklaşık yüzde 50'sinin yoğun gürültü yüzünden olduğunu ifade etti.
Gürültünün insan hayatını olumsuz etkilerinin geçici veya kalıcı işitme bozukluklarından ibaret olmadığına vurgu yapan uzmanlar, "Aynı zamanda kan basıncının artması, dolaşım bozuklukları, solunumda hızlanma ve kalp atışlarında yavaşlama gibi beden sağlığımıza yönelik olumsuz etkilere ve bunların devamı halinde kalıcı hastalıklara da yol açar. Ayrıca, gürültü davranış bozuklukları, aşırı sinirlilik, anksiyete ve stres gibi psikolojik etkilere bağlı iş veriminin düşmesine, konsantrasyon bozukluğuna ve hareketlerin yavaşlamasına da neden olabilir" dedi.
ERKEN TEDAVİ EDİLMELİ
İnsanların sosyal anlamda daha kaliteli bir yaşam sürmesi, işitme kayıplarının önlenmesine yönelik rehabilitasyonun önemine değinen uzmanlar, işitme kayıpları erken dönemde tedavi edilebilirse, hem kalıcı işitme kaybının yol açacağı işitme fonksiyonu, hem de iş gücü kaybının önüne geçilebileceğine dikkati çekti.
İnşaat şantiyesine yakın hanelerin ve bizzat şantiyede çalışan işçilerin gürültü şiddetine karşı kulak sağlığını koruması için gereken hassasiyeti göstermesini isteyen uzmanlar, "Gürültü şiddeti üzerine kanunlarda gerekli maddeler mevcut. Bunların ihmal edilmemesi, sağlık açısından çok mühim. Bu sebeple şantiye veya diğer yoğun gürültüye sebep olacak yerlerde sürekli ses ölçümleri yapılmalı, ses absorbsiyonu için yansıma önleyici paneller kullanılmalı. Ayrıca çalışanlar için kişisel koruyucular kullanılması da son derece önemli" uyarısında bulundu.
İSTANBUL YORAN BİR ŞEHİR
İstanbul gibi büyük bir metropolde yaşamanın yeterince zorlayıcı olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanları da, "İstanbul kalabalığı, zorlu trafiği, koşuşturmacasıyla 24 saat hareketli ve insanı yoran bir şehir. Pek çok insanın kolay iş bulma olanakları ve daha refah bir hayat sürmek için tercih ettiği İstanbul, kişi başına düşen yaşam alanı ortalamasının küçük olması yüzünden bireyleri doğadan kopuk yaşama itiyor. Bunun yanında ekonomik sorunlar, ulaşım sorunları, hızlı ve yoğun bir yaşam, şehir insanını daha da yoruyor. Bütün bu zorlanmaların üstüne bireyi zora sokabilecek yeni engeller, kendisini sıkışmış ve bunalmış insanlar topluluğuna dönüştürebilir" şeklinde konuştular.
ÖFKE, HUZURSUZLUK VE STRES SEBEBİ
İstanbul'da biri bitip diğeri başlayan inşaatların sebep olduğu gürültü kirliliğinin, huzursuzluk ve sıkıntı hislerini artıran etkenler olduğuna dikkati çeken psikiyatristler, pandemi yüzünden toplumsal huzursuzluğun arttığı dönemlerde, bitmeyen inşaat çalışmalarının negatif etkilerinin, dikkat dağınıklığı, sıkıntı, aşırı öfke gibi psikolojik sorunlara sebep olduğunu söyledi.
KAÇ YA DA SAVAŞ
Adaptasyon yeteneği gelişmiş sosyal bir canlı olan insanın, kulaklarını rahatsız etmeyecek yükseklikteki sesleri belli bir dönem tolere edebildiğini vurgulayan psikiyatri uzmanları buna karşın sürekli yüksek bir gürültüyle yaşamanın sorun yaratabileceğini ifade etti:
Devamlı gürültü içinde yaşamak insanda, sürekli bir uyarılmışlığa ve vücutta sempatik sinir sisteminin aktivasyonuna yol açar. Bu sistem aktive olduğunda, 'kaç ya da savaş' moduna geçeriz. Devamlı huzursuz, uyarılmış, gergin, sinirli olmaya başlarız. Hatta bu psikolojik belirtilere çarpıntı, terleme, tansiyon düzensizlikleri, nefes darlığı gibi fizyolojik belirtiler de eşlik edebilir.
Eğer gürültü gece geç saatlere kadar devam eder ya da çok erken saatlerde başlarsa, uyku kalitemizi de olumsuz etkiler. Uyku ve uyku esnasında salınan hormonlar hem fizyolojik ve psikolojik iyilik açısından oldukça önem taşımaktadır. Tüm bu yan unsurlar biyolojik ritmimizde bozulmalara yol açar.
KOMŞU GÜRÜLTÜSÜ DE ÖFKE YAPIYOR
İnsanların psikolojisini olumsuz etkileyen uzun süreli gürültüye karşı şehrin idari amirlerine büyük sorumluluk düştüğünü vurgulayan psikiyatristler, bireylerin yaşam alanlarında onları rahatsız edecek unsurlara karşı bilgilendirilmesinin de yaşadıkları sıkıntıları tolere etmeyi kolaylaştıracağını belirtti.
Psikiyatri uzmanları, insanların, topluluk olarak yaşadığını ve birbirinin kişisel alanlarına saygı duyması gerektiğini hiçbir zaman unutmaması gerektiğine işaret ederek, bu eğitimin erken çocukluk döneminden itibaren geliştiğini söyledi.
Büyük şehirlerde insanların keyfi davranışlarıyla birbirlerini rahatsız etmemeye özen göstermesinin de psikolojik açıdan son derece önemli olduğunu vurgulayan doktor ve psikologlar, şu uyarılarda bulundu:
Unutmamalıdır ki, bir bireyin özgürlük alanı diğer bireyin kişisel alanına girince sona erer. Kişinin evinde ya da çevresinde istediği saatte, istediği şiddette, gürültü yapma özgürlüğü, alt ya da üst komşusunu rahatsız etmeyecek şekilde düzenlediğinde, yani komşusunun kişisel alanlarına saygı duymasıyla dengelenebilir. Aksi durumlarda öfke ve çatışma kaçınılmaz olacaktır. Saygı ve özgürlük ihtiyacı iyi dengelendiğinde yani sağlıklı sınırlar çizebildiğimizde ruhsal anlamda dengede ve iyi hissederiz.
HAYAT KALİTENİZİ ARTIRMAK İÇİN…
Şehrin geriliminden arınmak, dingin ve huzurlu hissetmek adına kişisel tercihler çerçevesinde pek çok şey yapılabileceğini belirten uzmanlar "Gevşeme veya nefes egzersizleri, doğa yürüyüşleri, özel hobi alanları oluşturmak ve mümkün olduğunca doğa ile iç içe yaşayabilse, hayatını daha kaliteli yaşayacaktır. Zaten insanın aslında ihtiyacı olan tam olarak da bu…" dedi.
PARTİKÜL KAYNAKLI KİRLİLİK DE YAPIYOR
Gürültü kirliliğinin bir planlama sorunu olarak değerlendiren Çevre Mühendislerine göre, Türkiye'de gürültü kirliliğinin iki temel kaynağı; trafik ve inşaat.
Ulaştırma kaynaklı gürültünün, partikül maddeden kaynaklı kirlilikten sonra Batı Avrupa'da hastalıkların en önemli ikinci çevresel kirlilik kaynağı olarak kabul ediliğini söyleyen Çevre Mühendisleri, "İstanbul'da inşaat kaynaklı gürültünün eşdeğer bir kirlilik yarattığını anlayınca sorunumuzun büyüklüğünü varın siz hayal edin" şeklinde konuştu.