Osmanlı saraylarını süsleyen murassa, mıhlama ve sadekarlık gibi geleneksel Türk sanatları da günümüzde çok az sayıda ustanın elinde hayat buluyor. Sanayinin gelişmesi ve teknolojinin ilerlemesi gibi birçok etken, yeni mesleklerin doğmasını sağlarken bazı mesleklerin de yok olmasına sebep oluyor. Bu meslekleri, son temsilcileri olan ustalar ayakta tutmaya çalışıyor. Gençler ise çağın gereklerine uygun bir meslek sahibi olmak isterken ustalar çırak bulmakta zorluk çekiyor.
“BİZLER ARTIK SON NESİLİZ”
Osmanlı saraylarını süsleyen geleneksel Türk sanatlarından “murassa”nın Türkiye’deki son temsilcileri arasında bulunan Hraç Arslanyan da Kapalıçarşı’daki Zincirli Han’da amcası ve ustası Hagop Arslanyan’ın yanında 10 yaşında kuyumculuk sanatıyla tanıştığını ve 50 yıldır bu işi yaptığını söyledi. Kapalıçarşı’daki tarihi Varakçı Han’da çırak olarak başladığı zanaatını 58 yıldır aynı dükkanda sürdüren 70 yaşındaki Partam Derderyan da “Aynı heyecanla mesleğimi sürdürmeye devam ediyorum. Bizler artık son nesiliz” dedi.
“ŞİMDİ ÇIRAK BULMAKTA ZORLANIYORUZ”
Sadekar Aret Pakyüz ise 1987 yılında çırak olarak başladığı mesleğe 3’üncü kuşak olarak devam ettiğini anlatarak, “Dedem 1916’da Kapalıçarşı’da dükkan açtı. Babam 1953’te çarşıya geldi. Abim ve ben de bu mesleğe adım attık. Oğlumun beni taklit etme özelliği var. Yazları da kendisi yardıma geldiği için o enerjiyi ondan alıyorum. O gelecek diye düşünüyorum. İnşallah biz de 4’üncü kuşak olarak çocuklarımızı getireceğiz. Şu anda çırak bulmakta zorlanıyoruz” diye konuştu.