Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP), Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten itibaren genel başkan değişikliklerinde vekaleten görev üstlenenleri saymazsak 7 genel başkanı oldu. Bunlar sırasıyla şöyledir: Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Altan Öymen ve Kemal Kılıçdaroğlu. Hikmet Çetin’in ve Altan Öymen’in genel başkanlıkları bir yıldan az ya da bir yılı biraz geçen ara dönemlerdi. Her iki ara dönem sonrasında da Deniz Baykal genel başkanlığı geri aldı.
Partinin kuruluş tarihini, Kurultay konuşması sırasında Özgür Özel’in de söylediği gibi 7 Eylül 1919 Sivas Kongresi’ne kadar götürebiliriz. Zira tarih derslerinden de hatırlayacağımız üzere Rumeli ve Anadolu’daki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri bu kongrede Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olarak birleşmiş, bu Cemiyet Milli Mücadele sona erdikten sonra Cumhuriyet Halk Fırkası’na dönüşmüştür.
CHP tarihi kesintisiz ilerlememiştir. CHP, 12 Eylül 1980’den 9 Eylül 1992’ye kadar 12 yıllık bir sürede kapalı kalmıştır. Bu dönemde CHP kadrolarının büyük bölümü 1983’te Erdal İnönü tarafından kurulan Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) ve Ecevit’in Demokratik Sol Parti’si (DSP) dışındaki diğer sosyal demokrat partilerin SODEP çatısı altında birleşmesiyle kurulan Sosyaldemokrat Halkçı Parti’deydi (SHP). SODEP’in genel başkanlığını tek başına Erdal İnönü, SHP’nin genel başkanlığı 1986’dan 1993’e kadar Erdal İnönü, 1993’ten 1995’e kadar Murat Karayalçın yürütmüştü.
19 Haziran 1992’de 12 Eylül döneminde çıkarılan, eski siyasi partilerin aynı adla tekrar açılmasını engelleyen yasa kaldırılınca 9 Eylül 1992’de düzenlenen kurultayla CHP yeniden açıldı. 9 Eylül 1992 tarihinde, bir önceki kurultay olan 1979 yılındaki 8. Olağanüstü Kurultay delegelerinin büyük çoğunluğunun katılımı ve oybirliği ile tekrar açılan partinin 25. Olağan Kurultay'ında, Deniz Baykal ve Erol Tuncer'in girdiği genel başkanlık yarışını 679 oyla Deniz Baykal kazanırken Tuncer 425 oy alabildi. Böylece Baykal Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit'ten sonra dördüncü CHP genel başkanı oluyordu. 1995’te Murat Karayalçın önderliğindeki SHP kendisini feshederek CHP’ye katıldı.
CHP'NİN GENEL BAŞKANLARI GÖREVLERİNİ NASIL BIRAKTI?
CHP’nin ilk genel başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ölümüne dek CHP’nin başında kaldı. İsmet İnönü, 1938’de devraldığı genel başkanlık görevini 8 Mayıs 1972’de istifa edene dek sürdürmüştü. İstifa etme nedeni Mayıs 1972’de düzenlenen Olağanüstü Parti Kurultayı’nda kendi Parti Meclisi listesinin değil, Bülent Ecevit’in listesinin seçilmesiydi. Yoksa kimse İsmet İnönü hayattayken onun yerine aday olmayı düşünmemişti.
İnönü’den sonraki genel başkan Bülent Ecevit, 12 Eylül 1980 Darbesi’yle devrildi. 12 Eylül’den sonra bir daha partisine dönmedi.
CHP kadrolarının SODEP ve SHP’de siyaset yaptıkları dönemin büyük çoğuna Erdal İnönü ve Deniz Baykal rekabeti damga vurdu. SHP döneminde Deniz Baykal 3 kere İnönü’ye karşı aday oldu. Üçünde de kazanamadı. Baykal ancak CHP’yi yeniden kurarak genel başkan olabildi. Erdal İnönü de SHP’nin başkanlığını kendi isteğiyle bıraktı. 11-12 Eylül 1993’te yapılan SHP 4. Olağan Kurultayı'nda yerine kendi işaret ettiği Murat Karayalçın geldi.
Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığından istifa ettiği dönemi muhtemelen hepimiz hatırlıyoruz. Baykal, görevini 2010’daki kaset skandalı sonrasında bırakmak zorunda kaldı. Baykal’ın görevi bırakmasına neden olan o görüntülerin sonradan Fethullahçıların da dahil olduğu bir kumpasla kaydedilip yayıldığı ortaya çıktı.
TABANLA İLK İNATLAŞMA: TATAVA YAPMA BAS GEÇ
Geldik Kemal Kılıçdaroğlu’na… CHP’nin genel başkanları arasında Kurultay’da kaybederek genel başkanlığı bırakan ilk isim o oldu. Kılıçdaroğlu dönemi CHP’nin her anlamıyla en farklı ve tarihindeki en sağ dönemiydi. Partisinin sağa açılarak iktidar olabileceğine inanan emekli bürokrat, tabandan gelen hiçbir eleştiriyi dikkate almadan bu yolda ısrar etti. Kılıçdaroğlu’nun merkez sağdaki ısrarının gündemi yakından takip eden yurttaşların ötesinde tartışmasız herkese aşikar hale geldiği ilk en büyük girişimi Gezi sonrasına denk geldi. Kılıçdaroğlu iktidarı devirmek için umudunu Gezi sonrasında hala devam etmekte olan sokak hareketlerine değil, Fethullahçıların kasetlerine ve yolsuzluk ifşaatlarına bağlamıştı. Bu ifşaların zaten hükümeti sarstığını, büyükşehirlerde de sağın oy verebileceği adaylar gösterirse yerel seçimlerde iktidarı sarsabileceğini düşünüyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) Mustafa Sarıgül’ü, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne (ABB) Mansur Yavaş’ı aday gösterdi. İkisi de seçilemedi. Bu seçimde Mansur Yavaş’ın Deniz Gezmiş ve Eşber Yağmurdereli’ye hakaretler yağdırdığı videosu ortaya çıkmıştı. Mustafa Sarıgül, adının karıştığı yolsuzluklarla ve rantçı belediyecilik anlayışla eleştiriliyordu. Kılıçdaroğlu, partisinin tabanıyla ilk inatlaşmasını bu seçimde yaşadı ve “Tatava yapma bas geç” seçim sloganı oldu.
EKMEK İÇİN EKMELEDDİN
Seçmenle ikinci büyük inatlaşması yine 2014’ün Ağustos ayında gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Bu seçimde MHP’yle ortak aday gösterildi. Fakat seçilen aday, akademik çalışmaları ve İslam İşbirliği Teşkilatı başkanlığı dolayısıyla daha çok İslamcı cenahın okuryazar kesiminin tanıdığı Ekmeleddin İhsanoğlu’ydu. Kılıçdaroğlu, bu dönemde de kendisini eleştiren seçmenine masaya vurarak “tıpış tıpış oy vereceksiniz” dedi. Bu seçim döneminde İhsanoğlu’nun seçim kampanyası reklamcı Ateş İlyas Başsoy’a teslim edilmişti, o da “Ekmek için Ekmeleddin” sloganını bulmuştu.
MÜHÜRSÜZ OYLAR
Türkiye 2014’ten sonra 2017’de de sandık başına gitti. Bu referandumda YSK’nın mühürsüz oy pusulalarında kullanılan oyları geçerli kabul etmesi ve “evet” oylarının çok az farkla öne geçmesi CHP seçmeninde bu referanduma hile karıştırıldığı izleniminin oluşmasına sebep oldu. Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP ise hem mühürsüz oyların usulsüz olduğuna dair bir kampanya yürüttü hem de referandumun iptali için yeteri çabayı göstermedi.
ADAM KAZANDI
2018 genel seçimleri Kılıçdaroğlu için nispeten “başarılı” geçti. “Kılıçdaroğlu için” diyoruz, zira partisi kazanamadı ama kendisi başarısızlığın bütün faturasını parti içi muhalefetin desteğiyle Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce’nin üzerine yıkmayı başardı. Bunda Muharrem İnce’nin “Adam kazandı” gafının büyük etkisi oldu.
İLK VE SON BAŞARI
2019’daki yerel seçimler Kılıçdaroğlu’nun başarılı olduğu ilk ve tek seçimdi. CHP İstanbul ve Ankara’nın da içinde olduğu 11 büyükşehir belediyesini kazandı. Bu seçim zaferi, partili seçmen gözünde Kılıçdaroğlu’nun değil, adayların başarısı olarak görüldü. Daha 2022’nin sonlarından itibaren daha çok seçmende, fakat kısmen de parti örgütünde İstanbul ya da Ankara belediye başkanlarından birinin cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi eğilimi ağır basmaya başladı. CHP’nin 2019 yerel seçimlerindeki ortağı İYİ Parti de bu yönde bastırıyordu. Fakat pandemiden sonra gittikçe ağırlaşan ekonomik şartlar dolayısıyla Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olmak için doğru zaman olduğunu, zorlarsa kazanabileceğini düşünüyordu. Parti tabanıyla ilk kez inatlaşmıyordu, fakat İyi Parti engelini aşması gerekti. Bu sebeple yerel seçimlerde oluşmuş olan ittifak masasını genişletti. AK Parti’den kopan DEVA ve Gelecek Partilerini de dahil etti. Aday belirleme kulisleri hızlandıkça masadaki AK Parti’den kopan partilere taviz üstüne taviz verdi. Hepimizin hatırladığı gibi Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldı ve kazananı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan oldu. Kılıçdaroğlu hem aday olmakta ısrar ettiği Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmiş, hem kesin gözüyle bakılan parlamento çoğunluğu kazanılamamış hem de CHP seçmeninin oyuyla kazanılan 35 vekillik sırf 6'lı Masa'da Kılıçdaroğlu'nun adaylığını desteklemeleri karşılığında Milli Görüş geleneğinden gelen Saadet, DEVA ve Gelecek Partilerine verilmişti.
SON İNATLAŞMA
Kılıçdaroğlu daha önce de partisinin tabanıyla inatlaşmıştı, bu elbette ilk değildi. Doğru ya da yanlış, CHP'li seçmen bu seçimin yüzde yüz kazanılacağına inanıyordu. Kılıçdaroğlu'nun kazanılacağına inanılan seçimde kendi adaylığında ısrar etmesi, 6'lı Masa'da kendisini destekleyen İslamcı gelenekten gelen partilere oy karşılıklarının çok üzerinde vekillik dağıtması inatlaşmanın "hainlik" olarak değerlendirilmesine neden oldu. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu CHP tarihinde bir ilki yaşadı ve çoğunu kendi belirlediği delegelerin oyuyla genel başkanlık koltuğunu kaybetti.