Afrika, geçmişte küresel güçlerin hakim olmaya çalıştığı bir kıta olurken stratejik konumu, yeraltı zenginlikleri ve genç nüfusuyla günümüzde de mücadele alanı olmaya devam ediyor.
Rusya kıta ülkeleriyle özellikle güvenlik alanında ilişkiler kurarak Fransa'nın zayıfladığı bölgelerde etkisini artırırken, Çin ise ekonomik alanda kıta ülkeleriyle bağını güçlendiriyor.
ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin yanı sıra Türkiye, Hindistan, Brezilya ve Japonya gibi ülkeler de kıtaya yönelik yeni politikalar geliştiren aktörler arasında bulunuyor.
Öte yandan, mevcut zenginliklerine rağmen küresel siyasetin ve ekonominin gerisinde bir konumda olsa da son yıllarda kıta ülkeleri, uluslararası siyasette daha fazla söz sahibi oluyor.
Nüfusu 1,4 milyara yaklaşan Afrika, tüm kıtalar arasında en fazla genç nüfusa sahip kıta özelliğini koruyor. Afrikalıların yüzde 50'sini 19 yaş altı gençler oluşturuyor.
Kıta ülkelerindeki ekonomik değişimler nedeniyle de her geçen gün kırsaldan kentlere nüfus hareketi şehir nüfusunun artmasına yol açıyor.
Türkiye ile ilişkiler
Türkiye son yıllarda dış politikasında Afrika ülkeleriyle ilişkilerini yoğunlaştırırken, 54 ülkenin bulunduğu kıtada 44 büyükelçilik faaliyete geçirdi.
Ekonomik, kültürel, güvenlik, eğitim ve insani ilişkiler gibi pek çok alanda Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştiren Türkiye, kıta ile güçlü tarihi bağlarıyla da biliniyor.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre, 2003 yılında 5,4 milyar dolar olan Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ticaret hacmi 2023'te 37 milyar dolara yaklaştı.
Çin bölgedeki etkisini artırdı
Afrika ülkeleriyle son yıllarda özellikle ekonomik alanda kurduğu ilişkilerle öne çıkan Çin, son olarak 4-6 Eylül'de Pekin'de Çin-Afrika İşbirliği Forumu'nun (FOCAC) 9'uncu zirvesini düzenleyerek birçok Afrikalı lideri misafir etti.
Gelişen ekonomik gücüyle Çin, küresel güç dengelerinin değişmesi ve yeni pazar arayışları için Afrika ülkeleriyle ilişkilerini yoğunlaştırıyor.
Afrika ülkelerine yönelik kredi ve borç destekleri, altyapı ve yeraltı kaynaklarına yatırımlarıyla bölgedeki etkisini artıran Pekin yönetimi, yeni dönemde farklı adımlarıyla kıtadaki varlığını ve ülkelerle ilişkilerini derinleştirmeyi hedefliyor.
Afrika, ekonomik rekabet alanı
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Aybar ve Afrika üzerine çalışmalar yürüten Abdirashid Diriye Kalmoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kıtanın geçmişte olduğu gibi bugün de özellikle ekonomik alanda rekabet alanı olduğuna dikkati çekti.
Afrika’nın hammadde kaynağı olarak görülen bir coğrafya olduğunu belirten Aybar, "Zengin maden kaynakları, petrol, doğal gaz, altın, bakır, kömür, elmas, uranyum, kobalt gibi özellikle yakın zamanda dijital teknolojilerde kullanılan madenlere ev sahipliği yapıyor olması, kıta dışı aktörlerin ilgisini bu bölgeye çekiyor." dedi.
Aybar, kıtadaki demografik dönüşüme değinerek, Afrika şehirlerinin, toplam nüfusun yarısından fazlasına ev sahipliği yaptığını ve bu durumun büyüyen bir tüketici kesimi oluşturduğunu anlattı.
Güçlenen Afrikalı orta sınıfın da tüketici pazarı oluşturduğunu kaydeden Aybar, "Giderek artan miktardaki tüketici sınıf, kıta dışı aktörlerin kıtaya yönelik iştahını pazar payı kapmak yönünde kabartıyor. Bu önemli demografik dönüşüm, bir yandan da geleneksel sömürgecilerin kıtada artık istedikleri gibi at koşturamayacakları bir ortamı yaratıyor. Büyüyen orta sınıf kıtadaki devletlerin iç politik oluşumlarını ve dış reflekslerini de çeşitlendiriyor, daha güçlü ulusal öncelik vurgusu yapabilmeyi sağlıyor." diye konuştu.
Türkiye kıtayla tarihi bağlara sahip
Aybar, kıta ülkeleri ile Türkiye arasındaki ilişkilere değinerek, "Artık biz Afrika’yı, Afrika da bizi çok daha iyi tanıyor. Neredeyse her ülkede iş insanlarımız faaliyet gösteriyor. Bütün bunlara rağmen kıta ile iktisadi ilişkilerimiz hala potansiyelini gerçekleştirecek aşamaya gelmedi. Bunun ana nedeni, Türkiye kıtayla ilgili kapasite yaratacak kurumlarını, eğitimini ve personelini ne yazık ki henüz tamamlayamadı. Üniversitelerde Afrika’ya yönelik eğitim programlarımız, uzman hastanelerimiz, uzman bankalarımız ve bankacılarımız, sigorta şirketlerimiz ve kredi kurumlarımız yok denecek kadar az. Bunlar oluşturulmadan ve yardımlar belli uluslararası standartlara göre organize edilmeden Afrika açılımımızın potansiyelini gerçekleştireceğini beklemek hayal gibi." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin kıtaya girişte Somali ve Libya gibi ülkelere stratejik hamleler yaptığına işaret eden Aybar, bu adımların isabetli olduğunu ancak sektörel seçimler yapılması gerektiğini vurguladı.
Aybar, "Kıtaya girişte yerel sermaye ile kalıcı işbirlikleri kurmak, üçüncü ülkelerle yapılan ticarette tamamlayıcılık ilkesini gözetmek önemli. Türkiye için en önemli konulardan biri de büyük sermaye grupları ve üreticilerin kıtaya girişte öncü olmaları ve KOBİ’lere yol göstermeleri. Türkiye’deki sanayi ve üretimin yapısının gelişkinlik düzeyi, Afrika kıtasının sunduğu fırsatları artık göz ardı edemeyecek noktaya ulaşmış durumda." ifadesini kullandı.
"Geleneksel sömürgeciler pek çok alanda Çin’le iş birliği yapıyor"
Çin'in Afrika'daki adımlarına karşı diğer kıta dışı aktörlerin aldıkları tavra dikkati çeken Aybar, "Geleneksel sömürgeciler söylemde, 'yayılmacı', 'tehlikeli yeni sömürgeci', 'küresel ihtirasları olan' Çin 'tehlikesine' vurgu yaparken Çin’in kıtada yapmış olduklarından da çok fazla mutsuz değiller. Afrika pazarında, masrafları Çin'e yükleyerek kendilerinin asırlardır yapmadıkları işi ucuza kapatan geleneksel sömürgeciler pek çok alanda Çin’le iş birliği yapıyor." dedi.
Aybar, Çin'in Afrika politikasının, uygulamaya koyduğu "Kuşak-Yol İnisiyatifi" çerçevesinden bağımsız olmadığına değinerek, "Çin çok büyük nüfusa sahip ve çok hızlı büyüyen bir ülke. Çin bir yandan fazla veren bir ekonomiyi sürdürmek, bir yandan da o devasa nüfusunu istikrarsızlıklara yol açmadan beslemek zorunda. Çin, kıta genelinde karayolu ve demiryolu inşası, altyapı çalışmaları gibi emek yoğun alanlarda ciddi bir atılım içinde. Nairobi-Mombasa hızlı demiryolu projesi örnek verilebilir. Bu projelere bir yandan da kendi iş gücünü aktarıyor. Böylece prestijli işlere imza atan Çin, ihracatı için kendisine alan açmış oluyor." diye konuştu.
Kıtadaki pek çok ülkenin hala yardıma bağımlı durumda olduğuna değinen Aybar, kıtadaki en önemli kırılganlıklardan bir başkasının da dışarıdan çok kolay kışkırtılabilen istikrarsızlaştırıcı çatışmalar olduğunu ifade etti.
Aybar, "Çatışma dinamiklerine göç, yabancı düşmanlığı, artan suç oranları, küresel ısınma, susuzluk, yoksulluk gibi konuları ekleyince kıtanın bu meydan okumalardan kısa vadede kurtulmasının zor olduğu anlaşılıyor." şeklinde konuştu.
"Çin Afrika'da ABD ve Batı ülkelerine meydan okuyor"
Abdirashid Diriye Kalmoy da Afrika’nın jeopolitik, ekonomik, güvenlik ve doğal kaynakları üzerine büyük güçlerin mücadelesinin devam ettiğine dikkati çekerek, "Kıtanın jeostratejik konumu, ticari potansiyeli ve doğal kaynakları burayı küresel güçler arasında rekabet kaynağı haline getiriyor. Kıta, dünyadaki altının yaklaşık yüzde 40'ına, krom ve platinin ise yüzde 90'ına sahip. Dünyadaki en büyük kobalt, elmas, platin ve uranyum rezervleri de Afrika bulunuyor." ifadelerini kullandı.
Kovid-19 süreci sonrasında küresel düzenin çok kutuplu bir sisteme kaydığını ve Afrika’nın küresel düzendeki jeopolitik payını artırdığını dile getiren Kalmoy, ABD ve Çin'in yanı sıra Türkiye, Rusya, Japonya, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerin son on yılda Afrika'ya farklı derecelerde ticari, askeri ve diplomatik yatırımlar yaptığını aktardı.
Kalmoy, küresel güçlerin Afrika’daki güç mücadelesine değinerek, "Çin, ABD’nin Afrika'daki etkisini ve gücünü düşürmeye kararlı görünüyor. Rusya, Batı ve özellikle Fransa'nın Batı Afrika ile Sahel bölgesindeki etkisini düşürmeyi amaçladı, Türkiye, Afrika Boynuzu'nda ve Libya'da etkisini artırarak kıtada çok sayıda ekonomik ilişkiler kuruyor ve yatırım yapıyor." dedi.
Çin'in Afrika ülkelerine finansal krediler sunup kıtadaki altyapı projelerine yoğun yatırım yaptığına dikkati çeken Kalmoy, Çin'in yakın zamanda Pekin'de düzenlenen zirvede Afrika'daki yatırımları ve kredileri finanse etmek için 50 milyar dolar taahhüt ederek kıtanın bir numaralı yatırımcısı olduğunu kaydetti.
Kalmoy, "Çin Afrika'da ABD ve Batı ülkelerine meydan okuyor. Çin'in Afrika'daki Kuşak ve Yol Girişimi'ne (BRI) karşı Biden yönetimi 2022'de Sahra Altı Afrika'ya yönelik ABD Stratejisini yayınladı. Ancak Afrika'da önemli bir jeopolitik aktör olsa da ABD, Orta Doğu ile Asya Pasifik'e odaklandı ve bu da Afrika ülkelerini yükselen küresel güçlerle yeni ortaklıklar aramaya yöneltti." diye konuştu.
Fransa'nın Nijer'deki uranyum sömürüsü toprağı ve yerel halkın sağlığını olumsuz etkilediğini, Shell-BP petrol sızıntılarının Nijerya'daki Nijer Deltasındaki doğal çevreyi yok ettiğini ve Rusya'nın Wagner grubunun Sahel boyunca gizli altın madenleri işlettiğini anlatan Kalmoy, "Afrika'nın doğal kaynakları ve yaşam alanları sömürüden ve çevresel felaketlerden korunmalıdır. Dahası, Afrika için bu jeopolitik rekabet kıtaya iş, eğitim, dijital okuryazarlık, teknolojik transfer ve altyapı gelişimi getirmelidir." dedi.