Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Babüssaade ağalarından (Osmanlı sarayında, padişahın çalışma mekanı da olan Enderun bölümü ile tüm Osmanlı saraylarının başı olan hadım yönetici) Cafer Ağa tarafından yaptırılan medrese, Sultanahmet’te Caferiye Sokak Soğukkuyu Çıkmazı’nda bulunuyor. Ayasofya Cami’nin arkasında kalan ve 1559 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edilen medresenin ilk olarak tarihine değinmekte fayda var. Türk Kültürüne Hizmet Vakfı İdari İşler Sorumlusu Kaan Tıraşoğlu, 464 yıllık yapının tarihini ve şu an yapılan çalışmaları Gazete Yazıyor okurlarına şöyle anlattı: “Cafer Ağa’nın ömrü vefa etmemiş ve medrese, erkek kardeşi tarafından tamamlatılmış. Kendisinin zeytinliklerinden buradaki öğrencilere kandil yağını bağışlamış. 15 odanın tamamı o dönemin öğrencileri için yatakhane olarak, büyük salon ise eğitim verilen mekan olarak kullanılmış.

”VİRAN HALDEYKEN ESKİ DEĞERİNE KAVUŞTU

Medrese, her ne kadar yıllara meydan okusa da birçok defa onarım görmüş. Son olarak 1987-88 yılları arasında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından restorasyonu gerçekleşmiş. Tarihi yapının vakıf tarafından yapılan çalışmalarla eski günlerine döndürüldüğünü belirten Tıraşoğlu, “Burası atıl bir halde iken, 1987 yılında büyüklerimiz dönemin Kültür Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu önderliğinde ve halan daha vakıf başkanımız olan Şerafettin Yılmaz beylerin de olduğu yönetim kurulu tarafından vakıflar bölgeden hizmete açılıyor. Restorasyonu da orijinaline en uygun şekilde Sinan Genim tarafından yapılıyor. Mekanımızın bakım, onarım, restorasyon gibi her türlü gideri vakıf tarafından karşılanıyor. O seneden itibaren medresede 20’ye yakın bölümde geleneksel sanatlar başta olmak üzere el sanatları eğitimi veriliyor.” dedi.

KURS VE WORKSHOP İMKANI

Huzur ve dinginliğin hakim olduğu medresede çini, ebru, hat, keçe yapımı, minyatür, mozaik, Osmanlıca, porselen desenleme, seramik, tezhip gibi çok kıymetli el sanatlarının yanı sıra ney, ud ve gitar çalışmaları da yapılıyor. Atölye çalışmalarına uzun soluklu katılmak mümkün olduğu gibi günübirlik bir deneyim yaşamak isteyenler için workshoplar da mevcut. Mekanın eskiden okul olarak kullanılıp hala bu statüsünü devam ettiren nadir yerlerden olduğunu belirten Taşçıoğlu, özellikle turistlerin yoğun ilgi gösterdiğini belirtti. Günlük workshop çalışmalarına katılan turistlerin daha çok ebru sanatı için eğitim aldığını belirten Tıraşoğlu, “Çok hızlı bir şekilde hareket edilebildiği ve ortaya çıkardıkları çalışmayı turistlere hemen teslim edebildiğimiz için ebru sanatı çok talep görüyor. Suyun üzerinde bir şey oluşturma fikri turistlerin çok hoşuna gidiyor.” dedi.

KİMLER KATILABİLİR?

7’den 70’e herkesin kurslara katılabileceğini belirten Tıraşoğlu, çini, tezhip ve minyatür gibi sanatların çok küçük yaş gruplarından ziyade büyükler için uygun olduğunu belirterek, “Çok özel yetenekli çocuklarımız varsa onları da öğretmenlerimizle konuşup derslere alabiliyoruz.” dedi. Küçük atölyelerde 5, büyük atölyelerde ise maksimum 12 kişinin ders alması sayesinde, eğitmenler kursiyerler ile birebir ilgilenebiliyor.

HER ŞEY ASLINA UYGUN

El sanatlarını günümüzde yaşatmak kadar, aslına uygun bir şekilde icra ediyor olmak da önemli. Bu nedenle çinide olsun ebru sanatında olsun, usulüne göre teknikler kullanılıyor. Boya ezmesi, çinide delme, kömürleme gibi yöntemler kursiyerlere öğretiliyor. Böylece kursiyerler, medreseden çıktıklarında kendi kompozisyonlarını oluşturabilecek hale geliyor. Sanatlara göre kurs ücretleri değişkenlik gösterirken, ebru ve seramik gibi sanatların malzemeleri atölyelerden kullanılıyor. 

DEPREMZEDE ÇOCUKLARA SANATLA DESTEK

Tüm Türkiye’yi derinden sarsan ve kenetleyen Kahramanmaraş’taki deprem sonrası, depremzede vatandaşlar için de birçok çalışma medresede yapılmış. Deprem bölgesinden gelen çocuklar için etkinlikler düzenlenerek, onlara bu zor zamanlarda sosyal açıdan destek olunmuş. Ayrıca çocuk esirgeme kurumundan da zaman zaman öğrenciler buraya gelerek, çalışmalara katılıyor.


Şimdi diyeceksiniz “Caferağa Medresesi’ne illa eğitim almak için mi gitmemiz lazım?” Hayır efendim, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bize miras kalan bu medreseyi, ney sesleri eşliğinde tarihi dokuyu solumak için de ziyaret edebilirsiniz. Ayasofya Camii’nin arkasında gizli kalmış bu yapıda vakit geçirip, kafe hizmetinden faydalanabilir, yaşatılmaya çalışılan el sanatlarını inceleyebilirsiniz.

(ELİF KIZILÇAY)

Editör: Alimcan Bekin