Terör örgütü DEAŞ'la 2014-2017 yıllarında yürütülen savaş sırasında Sünni nüfusun ağırlıkta olduğu Babil, Enbar, Salahaddin, Diyala ve Musul gibi bölgelerde binlerce kişinin "güvenlik incelemesi" gerekçesiyle bilinmeyen yerlere götürüldüğü ifade ediliyor.
Irak İnsan Hakları Gözlem Evinin konuya ilişkin raporunda, "11 binden fazla Iraklı aile, hükümet makamlarına müracaat ederek evlatlarının kayıplara karıştığı şikayetinde bulundu." bilgisi verildi.
Irak'ta 2003'teki ABD işgaliyle birlikte "yasaları uygulayan devlet aygıtlarının ortadan kaldırılması ve silahlı terör gruplarının yayılmasının" on binlerce Iraklının kayıplara karışmasına neden olduğuna işaret edilen raporda, hükümetlerin suçluların yakalanması konusundaki ihmalinin de durumu ciddi şekilde etkilediği belirtildi.
"Bu mesele bundan sonra da Irak devletinin öncelikleri arasında yer almayacak"
Raporda ayrıca, şu ifadelere yer verildi:
"Hükümetler (2003 sonrası), zorla kaçırılanların ve kayıpların akıbeti için gerçek anlamda çaba harcamadı. Bu da, kayıplar meselesinin o hükümetlerin öncelikli konuları arasında yer almadığını gösteriyor. Bu mesele bundan sonra da Irak devletinin öncelikleri arasında yer almayacak ki kayıplara karışma vakalarının üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen hiçbiri hakkında bilgi edinilemedi. Binlerce kayıp kişinin ve zorla alıkonulanların devlet kurumlarından uzak ve resmi hükümet makamlarının erişemeyeceği yerlerde tutulduğu düşünülüyor. Bu gizli yerlerde Haşdi Şabi içinde ve dışında birçok silahlı grubun bulunduğu ifade ediliyor."
Irak İnsan Hakları Gözlemevi Başkanı Mustafa Sadun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Zorla alıkonulan ve kayıplara karıştırılan insanların dosyası herhangi bir hükümetten daha büyüktür ve güçlü bir siyasi karar ve irade gerektirir." dedi.
Bu konunun hiçbir hükümetin öncelikleri arasında yer almayacağının ortada olduğunu söyleyen Sadun, "Maalesef bu mesele siyasi olarak da kullanıldı. Konunun tamamen gündemden düşürülmesi için çabalar söz konusu. Kayıplar meselesinin gündemden düşürülmesi gerçekleri gizleme felaketidir." ifadelerini kullandı.
Iraklı Sünni siyasetçiler, defalarca çağrı yapsa da 2014'ten günümüze kadarki hükümetler bu konuya karşı sessiz kalmayı tercih etti.
Sünni liderden "onlar artık mağdur" açıklaması
Sünni kesimin başlıca siyasi liderlerinden Irak Meclis Başkanı Muhammed Halbusi, 7 Aralık'ta bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, söz konusu insanların artık "kayıplar" yerine "mağdurlar" olarak adlandırılması gerektiğini söyledi.
Zorla alıkonulan bu insanların artık hayatta olmadığının anlaşıldığını belirten Halbusi, "Devlet bu insanların ailelerini 'terör kurbanları yasası' kapsamına alarak onlara insaflı davranmalı ve tazminat ödemeli. 2014'ten beri bu ailelerin yanıltılmaya devam edilmesi doğru değil. Onlar, o dönem kaçırıldılar ve öldürüldüler." diye konuştu.
Halbusi, Irak'ın DEAŞ'a karşı ilan ettiği zaferin 5'inci yıl dönümü olan 10 Aralık'ta da Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, kaçırılıp öldürülenlerin ailelerine karşı insaflı davranılması çağrısını yineledi.
"Sudani hükümeti bu gizemli meseleye bir yerden başlayarak çözüm bulma arayışında"
Iraklı siyasi analist ve güvenlik uzmanı Ahmed el-Yasiri, Muhammed Şiya es-Sudani hükümetinin kurulup desteklenmesinde Sünnilerin şartları arasında, "kaçırılan insanların akıbetinin hükümet tarafından açıklanması" olduğuna dikkati çekti.
Meclis Başkanı Halbusi'nin açıklamalarını da değerlendiren Yasiri, "Halbusi, Sünni sahanın mutlak lideri olmak istiyor. Bunun için Egemenlik Koalisyonu lideri Hamis Hançer ile rekabet içinde. Sudani hükümeti de artık bu gizemli meseleye (kayıp insanlar) bir yerden başlayarak çözüm bulma arayışında. Buna bazı Şii liderler de sıcak bakıyor çünkü bu konu onlara artık baskı niteliğinde." dedi.
"Oğlumu 6 yıldır görmedim ve nerede olduğunu da bilmiyorum"
Enbar vilayetine bağlı Saklaviye ilçesinde yaşayan Muzhir el-Akkaşi, şu an 22 yaşında olan oğlundan 6 yıldır haber alamıyor.
AA muhabirine konuşan Akkaşi, oğlunun 6 yıl önce ordu ve milis güçler tarafından "güvenlik incelemesi" bahanesiyle bilinmeyen bir yere götürüldüğünü söyledi.
Akkaşi, "Haziran 2016'da Saklaviye'nin Elbu Akkaş bölgesinden 643 kişi ordu, polis, Hizbullah, Asayib Ehlilhak ve Nuceba örgütleri tarafından götürüldü ve hiçbiri geri dönmedi. Ortaokul üçüncü sınıfta okuyan oğlum da onların arasındaydı. Oğlumu 6 yıldır görmedim ve nerede olduğunu da bilmiyorum." ifadelerini kullandı.
Yıllardır hasretini çektiği oğlunun öldürülmesinden endişe ettiğini dile getiren Akkaşi, şunları kaydetti:
"Irak Meclis Başkanı Halbusi'nin açıklamaları da biz ailelerin umudunu söndürdü ve toplumu bir gerçekle yüzleştirdi. Halbusi, bu insanların 'mağdur' olarak adlandırılması gerektiğini söylerken ne gibi bilgilere sahiptir, bilemiyoruz. Bu gençlerin gerçekten tasfiye edilip edilmediklerini öğrenmek istiyoruz. Burada neredeyse her evde en az 2 genç kayıp. 20'ye yakın ilgili kurumla görüştük, acımızı dinlediler ancak şu ana kadar hiçbir sonuç alamadık."
Bir başka kayıp yakını da henüz 8 yaşındaki Rahma Muhammed. Babasını "hapishanede" bilen Muhammed, "Ben küçükken babamı polisler götürdü ve hapishaneye koydular. Babam bir daha gelmedi." dedi.
Mustafa Cuma da esnaf olan babasının 7 yıl önce Şii milislerce bilinmeyen bir yere götürüldüğünü söyledi. 18 yaşındaki Cuma, "DEAŞ saldırıları sırasında evimizden (Elbu Akkaş) göç ettirildik. Buralar kurtarılınca evimize geri döndük. O sırada babamın güvenlik incelemesinden geçirilip geri gönderileceği söylendi ancak o gün bugündür babamı bir daha görmedik. Nerede olduğunu bile bilmiyoruz." diye konuştu.
Cuma, amca ve dayıları dahil yakın çevresinden 15 kişinin bu şekilde götürüldüğünü ve hiçbirinden haber alınamadığını sözlerine ekledi.
4 oğlu ve 2 yeğeni yıllardır kayıp
Um Abdullah ise yıllardır 4 oğlu ve 2 erkek yeğeninin hasretiyle yaşıyor.
DEAŞ saldırıları nedeniyle evlerini terk ederek orduya sığındıklarını söyleyen Iraklı yaşlı kadın, "O sırada çocuklarımı güvenlik incelemesi gerekçesiyle götürdüler ve bir daha da salıvermediler. Hiçbirinden haber alamıyorum. O günden beri evimizin erkeği yok. Torunlarım babasız büyüyor. Çocuklarımın hayatta olup olmadığını öğrenmek istiyoruz. Oğullarımın hasretiyle ölmek istemiyorum." dedi.
(AA)