Acıbadem Eskişehir Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Çağıl Şekerci, bebeklerin ilk 6 aylık dönemde bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte olan anne sütünün altıncı aydan sonra ek besinlerle birlikte devam etmesi, iki yaşın sonuna kadar sürdürülmesinin bebeğe sayısız yararlar sağladığını ifade etti. Anne sütü bileşiminin en önemli özelliğinin bebeğin yaşına ve durumuna uygun değişim gösteren bir gıda olduğunun altını çizen Dr. Şekerci “İçerdiği vitamin, mineral, protein, karbonhidrat ve lipitlerin miktar ve biyoyararlanımı diğer bütün besinlerden üstündür. Emzirmenin başlangıcında karbonhidrattan zengin ve daha sulu olan süte ön süt; emzirmenin sonunda yağdan zengin, bebeğin doygunluğunu sağlayan son süte ise son süt denilir” diye konuştu.

“Anne sütü bebeğin ihtiyacına göre değişir”

Anne sütünün salgılandığı döneme ve bileşimine göre 3 farklı grupta isimlendirildiğinden bahseden Dr. Şekerci “Kolostrum: Doğumdan sonra (postpartum) ilk beş gün boyunca salgılanan süttür. Geçiş Sütü: Kolostrumdan sonra 5-15. günler arasında salgılanan süttür. Miktarı kolostruma göre fazladır. Protein içeriği azalırken, laktoz, yağ ve kalori içeriği artar. Matür Süt (Olgun): On beşinci günden sonra salgılanan süttür. Bunun nedeni ise bebeğin gelişimine göre ihtiyacının değişmesidir.” dedi.

“Sütün yaklaşık yüzde 90’ı sudur”

Kolostrumun ilk günlerde az miktarda olduğuna; 3-5. günlerden sonra ise süt yapımının arttığına işaret eden Dr. Şekerci süt üretiminin düzgün bir biçimde artış göstermesi için düzgün emzirmenin önemine vurgu yaptı. Süt dolu keselerin düzgün bir biçimde boşaltılmasının, hormonların aktifleşmesini ve süt üretimini sağladığını belirten Dr. Şekerci “Kolostrumda, olgun süte oranla daha fazla bulunan antienfektif öğeler, A vitamini ve çinko bebeği ilk birkaç gün içinde enfeksiyonlardan korur. Kolostrum, olgun sütten daha fazla oranda protein içerir (%3-3.5 g). Yağ ve laktoz içeriği olgun süte oranla daha azdır. A, D ve B12 vitaminleri ve çinko içeriği olgun süte göre daha yüksektir. Bilirubinin bağırsaktan atılmasını sağlayarak sarılığı önler” diye konuştu.

Dr. Şekerci, anne sütündeki besin ögelerinin miktarının; emzirme süresince annenin diyetinin içeriğine, emzirme dönemlerine ve emzirme zamanının uzunluğuna, ön süt/son süt olmasına, adet görmeye göre değişebildiği için anne sütünün makro ve mikrobesinlerinin miktarları oldukça geniş bir dağılım gösterdiğini ifade etti. Anne sütünün; yağda ve suda çözünebilen 200’den fazla birleşik içeren kompleks bir gıda olduğunu ve bu sütün yaklaşık yüzde 90’unun sudan oluştuğunu sözlerine ekledi.

“Obeziteden korur”

Dr. Şekerci emzirmenin ilk evresinde gelen önsütün, su bakımından oldukça zengin olduğuna ve bu nedenle, ilk 6 ay bebeklerin su ihtiyacını, ayrıca tüm protein ihtiyacını bu sütten karşıladığına dikkat çekti. Anne sütünde bulunan proteinlerin yüzde 10- 25’ini oluşturan Laktoferrin’in, demir bağlayıcı özelliği olan bir protein olduğunu; bebekleri gastrointestinal enfeksiyonlardan koruduğunu ve anne sütündeki demirin emilimini artırdığını dile getirdi.

Anne sütü kalorisinin yüzde 50'sini sağlayan lipitlerin, anne sütünde, inek sütüne oranla daha yüksek olduğunu belirten Dr. Şekerci şunları söyledi: “Anne sütü, özellikle prematüre bebeklerin annelerinin sütü, çoklu doymamış yağ asitlerinden zengindir. Bu yağ asitleri sinir sistemi ve görme işlevlerinin gelişiminde rol oynarlar. Bu sütteki yağ oranı emzirme süresince değişiklik gösterir. Bir emzirme döneminin sonuna doğru salgılanan sütte, emzirmenin başlangıcına göre yağ oranı artış gösterir. Bu son sütü alan bebek, doygunluk hissederek memeyi bırakarak, böylelikle obezite riskinden korunur. Anne sütünde, fosfolipit ve sinir sisteminin gelişiminde rolü olan kolesterol içeriği yüksektir. Bu durumun kolesterol yüksekliği (hiperlipidemi) ve damar sertleşmesinin (aterosklerozun) önlenmesinde etkili olabileceği öne sürülmektedir”.

“İçeriğindeki laktoz kemik ve beyin gelişimini olumlu etkiler”

Anne sütünde karbonhidratların çoğunluğunun laktoz oluşturduğuna dikkat çeken Dr. Şekerci, laktoz hakkında şu bilgileri verdi: “Laktoz; kalsiyum, magnezyum gibi minerallerin emilimini artırır, kemik mineralizasyonunu olumlu yönde etkiler, beyin gelişiminde rol oynar. Laktoz, anne sütünde inek sütüne oranla yüksek düzeydedir”
Anne sütünde bazı elementler bulunduğunu söyleyen Dr. Şekerci “Bu eser elementlerin başlıcaları; demir, bakır, çinko, magnezyum, krom ve selenyumdur. Bu elementlerin sütteki miktarı emzirme süresine göre değişiklik gösterir” dedi.

“Süt artırıcı besin ve sıvılarla annenin süt miktarı artırılmalıdır”

Anne sütüyle beslenmenin yararlarının sadece emzirme süreciyle sınırlı kalmayıp, ileri yaşam sağlığını da önemli oranda etkilediğini vurgulayan Dr Şekerci emzirme sürecindeki anne adaylarına şu bilgileri verdi: “İnsan sağlığı üzerine böylesine etkili olan anne sütünü her bebeğe ulaştırmak ve emziren her anneye destek olmak başlıca görevlerimizden biri olmalıdır. Ancak zorunlu durumlarda formül mama da önerilir. Gelişim geriliği olan, anne sütü alamayan-anne sütü yetersiz olan bebeklerde de uygun mama formulasyonu ve miktarı bebeğin ayına ve kilosuna göre düzenlenir. Fakat bu, bebeğin hep mama ile beslenmesi gerektiği anlamına gelmemelidir. Bu süreçte süt artırıcı besinlerle ve bol sıvı takviyesi ile annelerin süt miktarı artırılmaya çalışılır. Annenin kendini yetersiz hissetmemesi, bunun sık sık karşılaşılan bir durum olduğu mutlaka anlatılmalıdır. Beslenme bebek ve anneye göre hasta bazlı düzenlenmelidir. Böylece annenin süt miktarının yeterli seviyeye gelmesi ve mama ihtiyacının ortadan kalkması sağlanabilir ”.

İHA
Editör: Funda Işık