Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür ve 1937 yılında Adana'nın Yenice köyünde Hamit ve Güllü Pütün çiftinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. İlk ve orta öğrenimini Adana'da tamamladıktan sonra, harçlığını çıkarmak için henüz 13 yaşındayken bisikletiyle sinemalara 16 milimetrelik film bobinleri taşımış ve sırtındaki panoda film afişleri sergilemiştir. Bu dönemde Güney, And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtıcılığı yapmıştır. Aynı zamanda Güney'in edebiyata olan ilgisi, sinemaya olan yönelişinde önemli bir etkendi.
Sinemaya Atıf Yılmaz ile adım attı
Yılmaz Güney, Yeşilçam'ın usta yönetmenlerinden Atıf Yılmaz ile tanışmasını Yaşar Kemal aracılığıyla sağladı. Güney, bir süre Atıf Yılmaz'ın asistanlığını yaparak sinema dünyasına adım attı.
1959'da Güney, senaryosunu kendi yazdığı ve Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" filmlerinde profesyonel oyunculuk kariyerine başladı. Bu dönemde "Güney" soyadını kullanmaya başladı. Ancak 1961'de Atıf Yılmaz'ın "Tatlı Bela" film setinde yönetmen yardımcılığı yaparken tutuklandı ve 1962'ye kadar cezaevinde kaldı.
Güney, 1963 yılında sinemaya geri döndü ve genellikle macera filmlerinde rol aldı. Özellikle 1963 yapımı "İkisi de Cesurdu" adlı filmde canlandırdığı kabadayı karakteri ile büyük beğeni kazandı.
Bu yıllarda "Çirkin Kral" lakabını alan usta sanatçı, 1967 yapımı "Hudutların Kanunu" filmindeki performansıyla 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü kazandı.
Yılmaz Güney, kariyeri boyunca birçok filmde yönetmenlik, senaryo yazarlığı ve oyunculuk yaparak Türk sinemasına büyük katkı sağladı. Bu filmler arasında "Kahreden Kurşun", "Ben Öldükçe Yaşarım", "Kızılırmak", "Karakoyun", "İnce Cumali", "Çirkin Kral", "Seyit Han", "Toprağın Gelini", "Aç Kurtlar", "Zeyno", "Acı", "Vurguncular", "Baba" ve "Ağıt" gibi birçok önemli yapıt bulunmaktadır.
"Umut" ile siyasi filmlere öncü oldu
Askerliğini 1968-1970 yıllarında tamamlayan Yılmaz Güney, 1970 yılında senarist, yönetmen, yapımcı ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı "Umut" filmiyle Adana Altın Koza Film Festivali'nde 6 ödül kazanarak Türk sinema tarihinde önemli bir yer edindi.
Güney'in "Umut" adlı filmi, sinema tekniği, dili ve politik yönüyle diğer yapımlarından farklıydı ve Türk sinemasında siyasi filmlerin öncüsü oldu. Bu film Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü ve Grenoble Film Festivali'nde "Seçici Kurul Özel Ödülü"nü kazandı. Sansür Kurulu tarafından yasaklanmasına rağmen, 2015'te "47. Sinema Yazarları Derneği Türk Sineması Ödül Töreni"nde yüzyılın en iyi 10 Türk filmi arasında birinci sırada yer aldı.
Güney, 1972'nin mart ayında devrimcilere yardım gerekçesiyle tekrar gözaltına alındı ve 10 yıl hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı. 1974'te genel aftan yararlanarak serbest kalan sanatçı, aynı yıl "Arkadaş" adlı filmi için çalışmalara başladı. Film, yönetmen, yapımcı, senarist ve başrol oyuncusu olarak tamamlandı.
Ancak bir cinayet olayına adının karışması sonucu 1974 yılında 19 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Cezaevinde geçirdiği süreçte eşine yazdığı mektupları "Selimiye Mektupları" adıyla kitaplaştırdı.
"Yol" ile Türk sinemasını dünyaya duyurdu
Cezaevindeyken yazdığı senaryosu "Sürü" filmi olarak sinemaya uyarlandı ve yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz perdeye taşındı.
1981'de yazdığı senaryo, Şerif Gören tarafından yönetilen ve başrolünü Ahmet Mekin ile paylaştığı "Yol" filmi, 1982 Cannes Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ödülü kazanarak Türk sinemasının uluslararası arenada büyük bir başarı elde etti.
Askeri darbenin ardından 1982 yılında Türk vatandaşlığından çıkarılan Güney, Fransa'da 1983'te "Duvar" adlı filmiyle Cannes Film Festivali'nde "Jüri Özel Ödülü"ne aday gösterildi.
Türk sinemasının uluslararası alandaki tanınmış isimlerinden biri olan Güney, 114 filmde oyuncu, 26 filmde yönetmen, 15 filmde yapımcı ve 64 filmde senarist olarak görev aldı.
Mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te Fransa'da hayatını kaybeden Yılmaz Güney, Pere Lachaise Mezarlığı'na defnedildi.